MAZLUMDER İstanbul'da “Türkiye’de Ermeni Olmak” Konuşuldu

10 Ocak Cumartesi günü Doç. Dr. Alev Erkilet’in Kentsel Dönüşümü Yeniden Düşünmek semineri ile başlayan MAZLUMDER İstanbul Şubesi Cumartesi Seminerleri MAZLUMDER İstanbul Şubesi ile Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe tarafından organize edilen ve ayda bir yapılacak Yüzleşme Toplantıları ile devam etti.

Moderatörlüğünü MAZLUMDER GYK Üyesi Ali Öner’in yaptığı Türkiye’de Ermeni Olmak konulu Yüzleşme Toplantılarının ilkinde MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Arif Koçer, Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ohannes Kılıçdağı ve Agos Gazetesi Yazarı Yetvart Danzikyan konuşmacı oldular. 

İlk olarak konuşan Yetvart Danzikyan “Türkiye’de Ermeni olmak aslında var olduğunu ispatlamak durumunda kalmak demektir.” diyerek başladığı konuşmasında 70’lerde ‘Ermeniyim’ demek ile şimdi demek arasında alınan reaksiyon açısından fark olduğunu, o zamanlar ‘İyi, bizim de Ermeni komşularımız var’ denildiğini, şimdi ise ‘Buraya nereden geldiniz?” sorusu ile muhatap olduklarını söyledi. Danzikyan konuşmasına şöyle devam etti: “Ermeni olmak çok az olmak demek. Çünkü Türkiye’de sadece 60 bin Ermeni var. Ermeni olmak demek ölen bir dili yaşatmaya çalışmak, takma isimlerle yaşamak, soy kodunuzun olması, tedirginlik içinde yaşamak demek. Ermeni olmak her seferinde bir kez daha vurulmak, düşmek, sonra yeniden ayağa kalkıp yürümek demek. Ermeni olmak tabi ki Hıristiyan olmak demek. Biz solcu da ateist de olsak en azından kültürümüz ölmesin diye kiliseye gideriz. Türkiye’de Ermeni olmak sorumlu tutulmak demek. Mesela bize hala Hocalı katliamını söylüyorlar. Biz bunu her seferinde kınıyoruz zaten, neden ben hala bundan sorumlu tutulmak zorundayım? Türkiye’de Ermeni olmak, Hrant’ın başına gelenlerden sonra derdini anlatamamak, nefessiz, sessiz kalmak demektir. Ermeni olmak her daim suçlu olmak, devletin üzerinize oynaması demektir.”

Daha sonra konuşan MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Arif Koçer, “Bir Müslüman bir Ermeni’ye nasıl yaklaşmalı, bu konuda neler hissetmelidir?” sorularıyla başladığı konuşmasında adalet kavramının önemine dikkat çekerek ‘Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevketmesin. (Maide-8)’ ve ‘Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutun, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Nisa-135)’ ayetlerini okudu. Koçer, Ermeni tehciri sırasındaki katliamlardan bahsederek Maide Suresi’nin 32. ayeti olan ‘Kim bir kimseyi bir kimseye veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur.” ayetini okuyarak yaşam hakkının kutsallığına dikkat çekti. ‘İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir.’ ve ‘Arab’ın Acem’e, Acem’in Arab’a üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya da üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâ iledir.’ Hadislerini okuyan Arif Koçer, “İslam’a göre bir karınca bile incitilemezken başka ırktan olan insanlara nasıl zulmedilir? Bizim inancımız ve ahlakımız gereği Müslüman olmayan vatandaşların canı, malı ve ırzı bizim zimmetimizdir. Değil ırkçı bir yaklaşımda bulunmak, böyle davrananlara karşı tavır koymak zorundayız. Hukuk önünde eşitlik de esastır. İslam’da suçun şahsiliği ilkesi vardır. Bu sebeple geçmişte başkalarının işlediği suçtan dolayı bizim özür dilememiz pek bir şey ifade etmez. Bizim bu gibi seminerlerle yapmaya çalıştığımız, Ermeni tehciri felaketinin yaşandığı bir ülkenin vatandaşları olarak toplumda karşılıklı duyarlılık oluşturmaktır.” dedi. 

Son olarak konuşan Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ohannes Kılıçdağı, Türkiye’de Ermeni olmanın yok muamelesi görmek demek olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Ermeniler yok sayılma, kâle alınmama durumlarında ‘ben buradayım’ bile diyemezler, çünkü başlarına gelebilecekler yüzünden bundan da korkarlar, sinerler ve seslerini çıkarmazlar. Ermeniler varlık-yokluk psikozu içerisindedirler. Devlet de bazı politikalarıyla bunu körükler. Devletin Anadolu’daki Ermeni varlığını ortadan kaldırmaya çalışması bu psikozu körükleyen politikalardan biridir. Devlet bu politikalarında başarılı da olmuştur; Ani Harabeleri’nin adı Anı olmuştur ve Anadolu’daki eski Ermeni kiliselerinin tabelalarına sırf Ermeni kelimesini yazmamak için Ermeni Kilisesinin kurucusu olan Aziz Gregor’dan gelen Gregoryen Kilisesi yazılmıştır.”

Ermenilerin Anadolu’daki varlığına dair M.Ö. 6. yy’a a ait belgeler bulunduğunun altını çizen Kılıçdağı, Türkiye’de yapılan bir anket sonucuna göre Türk halkının birçoğunun Ermenilerin Anadolu’ya 1990’larda geldiğini zannettiklerini, bu algının bilinçli bir şekilde toplumun zihnine yerleştirildiğini söyledi. Kılıçdağı konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye’de Ermeni olmak hain olmak, yabancı ve dışarılıklı olmak demektir. Türkiye’de eğer Ermeni iseniz önce Ermeni’sinizdir, kendinizi başka bir şekilde tanımlamanıza müsaade edilmez. Her zaman bir kollektivitenin parçasısınızdır ve hiçbir zaman birey olamazsınız. Türkiye’de Ermeni olmak her zaman herkesin yaptığının iki katını yapmak zorunda kalmak, zahmetleri de iki kat çekmek demektir. Ermeni olmanın sadece 2 faydası vardır; Ermeni olmak ülkeyi sürükleyen bütün milliyetçi hezeyanların dışında kalma imkanı tanır ve çoğunluk baskısından payınıza düşen bir sorumluluk yoktur. Zulmün bir parçası olmaktan varlığınız itibariyle kurtulmuş olursunuz.”

MAZLUMDER İstanbul Şubesi Basın Bürosu 
 
FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Seminer & Panel & KonferansTarih 2015-01-13
Okunma Sayısı : 1273
Şube ve Temsilcilerimiz
istanbul
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER İSTANBUL ŞUBESİ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk. No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (212) 526 2440 | Faks: +90 (212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4645569