Akla Ve Vicdana Çağrı
Bilinen değerlerin ötesinde bir şeyler söylemenin tam zamanıdır. İnsanların tarih boyunca bütün kavgaları, yeryüzü kaynaklarının paylaşımı yüzünden çıkmış ve bu gün hala aynı sebeple devam etmektedir. Tabiatta hiçbir varlık kendini savunmak ve gereken yiyeceğini sağlamak maksadının dışında öldürmezken insan, biriktirmek ve ihtiyacın ötesinde şeylere de sahip olmak için öldürmektedir.

Öldürmek için ilk insanların kullandıkları teknoloji; quartz ve opsidyen taşı baltalardan günümüz insanının kullandığı nükleer, biyolojik, kimyasal malzemelerden üretilen silahlar ve onları hedefe götüren, görünmeyen uçaklar, güdümlü füze teknolojileri ile ’çok gelişme gösterdi’ ’! Kestirme bir ifadeyle insanlar arası ilişki, ’Benim seni yok edebilecek bir gücüm var ve sen bundan dolayı bütün imkanlarını benim kullanımıma sunmalısın’ şeklinde özetleyebileceğimiz bir (medeni!) ilişkiler yumağı geliştirildi. ’Ben ulaşılabilir kaynakların tümünü istiyorum’ demek için bin bir söylem geliştirilmiş; ideolojiler, siyaset felsefeleri üretilmiştir.

Haksızlıkları meşrulaştırmak için bu söylem ve faaliyetler karşısında, erdemli insanların yaptıklarını biz de bu gün yapmak, düşünce evrenimizi yeniden anlamlandırmak zorundayız. Onların kendi zamanlarına söylediklerini de göz önünde bulundurarak, biz de bu gün kendi zamanımızla hesaplaşmak durumundayız.
Bu gün hiçbir şey eskisi gibi değil, yarın da bu günkü gibi olmayacak biliyorum, değişmeyen değerler üzerinden evrenimizi yeniden düşünmemiz gerekiyor. Bunlar Ahlak, özgürlük, eşitlik ve adalettir. Aslında yalnız ahlak deseydik de maksadı ifadeye yeterdi, ancak her birini alt başlıklar halinde tartışmak istediğimden dolayı sıraladım.

Ahlak; hiçbir insanın varolma ve sahip olma hakkının daha fazla olmadığının kabulüdür. Ahlakın temeli, eşitliktir. İnsanlar, aralarında paylaşımı eşitlik temelinde adaletle yapmak zorundadırlar. Eğer bunun aksi yapılıyor, bu da bilindiği halde devam ediyorsa orada özgürlük yoktur, efendiler ve köleler vardır. Bütün söyleyeceklerim ancak bu dört temel kavram ekseninde düşünülürse anlamlı olacaktır. Ön şartsız bireylerin eşitliği kabul edilince, her türlü örgütlü halin eşitliği de kabul edilmiş olur.

Paylaşımın her aşamasında eşitlik ve adaletin esas alınması gerekir. Paylaşım aşamaları; İnsanın doğaya müdahalesiyle elde ettiklerinin paylaşılmasından, bugüne kadar ortaya çıkarılmış bütün değerlerin paylaşım ve kullanımına dair her şeydir. Söyleyeceklerim, sahip olunan pozisyonların geçmişini sorgulamaktan ziyade, bu günden sonrasına çözüm üretmek olarak anlaşılmalıdır. Tüketim kalemleri çok, kullanılan yeryüzü kaynakları sınırlıdır.

Bu güne kadarki eşitsizlik ve adaletsizlik, bir uçağı binlerce insanın yaşadığı kulelere yönlendirmiştir. Yarın milyonlarca insanın hayatına mal olacak nükleer, kimyasal veya biyolojik bir imkana yönlendirecektir. Bu kıyamet olur. Kıyameti geciktirmenin yollarını bulmalıyız.

Paylaşımın bireysel aşamasına temel olması gereken olmazsa olmaz; ’Üretilen değer üzerinde emekle sermaye eşittir’ ilkesi olmalıdır. Çünkü eşittir. Tüm ülkelerde bu anayasal garanti altına alınmalıdır.Bu ilke BM, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Uluslararası Sözleşmesine eklenmelidir. Sermayedarın sahip oldukları ile emekçinin sahip oldukları üretimde bir araya gelmezse, paylaşılabilecek bir değer meşru yollardan zaten ortaya çıkmaz. Biri olmazsa diğeri tek başına değer üretemeyeceğine göre katkı eşittir. Katkı eşitse paylaşım da eşit olur. Sermayenin payı sermayedarlar, emeğin payı emekçiler arasında adaletle bölüştürülmelidir. Bu sistemin uygulanmasıyla, bu günden itibaren üretilen değerin yarısı emekçilerin elinde bulunacak, tabana yayılacak, servetin meşru dolaşımı sağlanacak ve sermayenin haksız bir şekilde belli sınıfların arasında dolaşması önlenecektir.

Paylaşımın devletler aşamasında ’Milli servetler üzerinde bütün vatandaşlar eşit hak sahibidir’ ilkesi esas alınmalıdır. Çünkü öyledir. ’Ülkelerin sahip olduğu değerlerde bazıları kavminden, inancından, ideolojisinden ya da sosyal sınıfından dolayı diğerlerinden daha fazla hak sahibi olmalı.’ düşüncesi, mesnetsiz aforizmalar manzumesinden ibarettir. Aynı amaç için savaşan bir sultan ile bir askerin sonuçta ortaya koydukları şey canlarından ve emeklerinden ibaret olduğuna göre, kazanılan değerde paylaşımın eşit olduğunun kabul edilmemesi köle - efendi ilişkisinin kabul edilmesi anlamına gelir. Siyasal mülk, birey eksenli eşitlik ilkesine göre paylaşılmalıdır. Kölelik eşitsizliktir. Eşitsizliği dayatanlar köleliği dayatmaktadırlar. Ulusal servetten her bireyin belli bir çalışma karşılığı olmaksızın, yalnızca varolması sebebiyle bir Genel Asgari Ücret hakkı olmalıdır. Bunun ötesinde ulusal servetten her yıl, zengin-fakir ayırımı gözetilmeksizin eşit bir refah payı dağıtılmalıdır.

Paylaşımın küresel aşamasında ’Yer yüzü kaynakları bütün insanlar içindir.’ ilkesi esas alınmalıdır. Sonuçta, yeryüzü kaynaklarından elde edilmiş servetlerin dünyanın belli bölgelerinde bir fasit döngüye girdiğini biliyoruz. Bu gün insanlığın vicdanı, yeryüzü kaynaklarında bütün insanlığın eşit hak sahibi olduğunu kabul eder. Süper güçler, zengin ülkeler sahip oldukları cennetleri yeryüzünün önemli bir bölümünü cehenneme çevirme, oralarda yaşayan insanların geleceğini tüketme pahasına sağlamışlardır.

Gayri Safi Milli Hasılaları 10 bin doların üstünde olan ülkeler, 10 bin doların üstünde olan servetlerinin en az % 2.5’uğunu; Gayri Safi Milli Hasılaları 3 bin doların altında olan ülkeler de açlık ve yoksullukla mücadeleye transfer etmelidirler. Eğitim ve sağlık alt yapısında kullanmak üzere, küresel geri ödemesiz bir fon oluşturmalıdır. Bu yardımlar hükümetler eliyle değil, doğrudan yapılmalıdır. Amacına uygun kullanılması, uluslararası ve ulusal sivil toplum örgütleriyle sağlanabilir. Aksi takdirde kıyamet yakındır. 16.04.2004

Not : Avrupa Sosyal Forumu İstanbul Hazırlık Toplantılarında; 14-17 Ekim 2004 Londra III. Avrupa Sosyal Forumu Toplantılarına, Trabzon Küresel Barış Adalet Koalisyonu adına yaptığım konuşma ve önerdiğim gündemlerdir.

Eleştiri ve önerileriniz için: hfkose@hotmail.com
YAYIN BİLGİLERİKategori Adı MakalelerTarih 2007-04-27Yazar Hasan KÖSE (MAZLUMDER GYK Üyesi)
Şube ve Temsilcilerimiz
istanbul
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER İSTANBUL ŞUBESİ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk. No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (212) 526 2440 | Faks: +90 (212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4644140