Van İli Erçiş İlçesi Kırkdeğirmen Köyünden Toplu Göçle İlgili İddiaları Araştırma-İnceleme Raporu
OLAY (BAŞVURU) :

Van İli Erciş İlçesi Kırkdeğirmen Köyü’nde oturan BAYAR ailesini temsilen Sait BAYAR başvuru dilekçesinde;

“Erciş’e bağlı Kırkdeğirmen köyünde ikamet ettiğini, aynı köyde ikamet etmekte olan Zeki MÜJDE adlı şahısla birlikte muhtarlık için aday olduğunu, seçimleri MÜJDE’nin kazandığını, buna rağmen seçim sonrasında Müjde’nin kendisine ve ailesine karşı olumsuz tavır takındığını, baskılar nedeniyle ve her hangi bir kavgaya sebebiyet vermemek için 15 yıldan beri yolcu taşımacılığı yaptığı Erciş ilçe merkezindeki minibüs durağını değiştirmek zorunda kaldığını, buna rağmen MÜJDE ve adamlarının yeni kullanılmaya başlanan durağa yaklaşık yüz kişilik bir grupla baskın yaparak saldırdığını; ellerinde ateşli silah, kesici ve delici aletler bulunduğunu, saldırıda 6 kişinin ağır şekilde yaralandığını, kendisi ve aileden bir başka kişinin beyin ameliyatı geçirdiğini, saldırıya uğrayan diğer şahısların da 12 gün boyunca yoğun bakımda kalacak şekilde yaralandığı ve minibüste ağır hasar meydana geldiğini;

Bu olaydan sonra karşı tarafın köyde sayıca fazla olması, MÜJDE’nin aşiretin ileri geleni ve ağası olması nedeniyle sürekli bir baskı ve yıldırma taktiği izlendiği, Müjde aşireti mensuplarının köyde sürekli olarak silahlı dolaştığı, kendisini ve akrabalarını sürekli olarak tehdit ettiğini, Müjde aşiretinin bu cesareti hem kalabalık bir aşiret olmalarından hem de ağanın oğlunun İl Genel Meclis Üyesi olmasından aldığını bunun yanında muhtar olan MÜJDE’nin kavgadan sonra BAYAR ve AKBAŞ ailelerinin hiç bir evrakını imzalamadığını;

Bütün bu olanları yetkili mercilere defalarca dilekçe yoluyla aktardıklarını, önlem alınmasını istediklerini, ancak yetkililerin tüm bunlara sadece seyirci kaldığını, hiçbir önlem almadığını, bu nedenle köylerini terk ettiklerini;

Mülkiyet haklarının ve güvenlik içinde yaşama haklarının ihlal edildiğini; bu ihlalde gerekli önlemleri almadıkları için yetkililerin de payı bulunduğu”
iddialarını ileri sürerek derneğimizden yardım talep etmiştir.

Söz konusu olay ile ilgili olarak savcılıkça soruşturma başlatılmış ve dava açılmıştır. Dava Erciş Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2004/22 Esas sayılı dosyası kapsamında halen derdesttir.

HEYET OLUŞUMU :

Olayın basından duyulması ve mağdur olduğunu iddia eden tarafın derneğimize yaptığı yazılı başvuru üzerine, iddiaları araştırmak, araştırma ve incelemeler sonrasında kamuoyunu bilgilendirmek, çeşitli ulusal ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan “mülkiyet hakkı”, “güvenlik içinde yaşama hakkı” ile “Adil ve Hızlı Yargılanma hakkı”nın korunmasına katkıda bulunmak amacıyla MAZLUMDER Van ve İstanbul şubeleri olayı koordineli olarak birlikte araştırma-inceleme kararı almıştır.

ZLUMDER İstanbul Şube Başkan Yardımcısı Av. Selçuk KAR, İstanbul Şube Genel Sekreteri Selahattin GÜVEN, Av. Sezgin TUNÇ ve Rojda BAL’dan oluşan heyet Kırklareli’ne giderek yerinde bir takım görüşmeler gerçekleştirmiştir. Ayrıca, OSMAN AKBAŞ ve SAİT BAYAR adlı kişiler İstanbul Şubesini ziyaret ederek beyanda bulunmuşlardır.

Van’da ise MAZLUMDER Van Şube Başkanı ve Genel Yönetim Kurulu Üyesi Av. Abdulbasit BİLDİRİCİ başkanlığında, Başkan Yardımcısı Abidin ENGİN, Genel Sekreter Av. Güven YARIMBATMAN ve Denetleme Kurulu Başkanı Av. Faruk POLAT’tan oluşan bir heyet oluşturulmuştur. Bu heyet, Van ve Erciş’te bir takım görüşmeler gerçekleştirmiştir. Olayı tarafsız bir takım çevrelerden de dinlemek ve mümkün olan en doğru kanaate ulaşmak amacı güden heyetimiz Erciş’teki farklı aşiretlerin ileri gelenleri ile de görüşmeler gerçekleştirmiştir. Bu çerçevede olay ile ilgili değerlendirme olanaklarını araştırmıştır.


VAN ŞUBESİ’NCE YAPILAN GÖRÜŞMELER

Erciş Kaymakamı Ali PARTAL ile yapılan görüşme :

Yapılan görüşmede: “Bu olay basına ağa zulmü şeklinde yansıdı. Ancak olayı öncesiyle birlikte değerlendirmek daha doğru olacaktır. Olayın evveliyatı vardır. Taraflar muhtarlık seçimine girmiş ve bir taraf seçimi kazanmıştır. Sonrasında arada husumet oluşmuştur. Bilahare Zeki MÜJDE ailesinin koyunları AKBAŞ ailesinin arazisine giriyor. Bunun üzerine AKBAŞ ailesinden beş kişi çobanı tartaklayarak dövüp hastanelik ediyor. Bu arada koyunlar da darp ediliyor. Çobana 7 günlük iş göremezlik raporu veriliyor. Bu arada darp edilen koyunlardan 3 tanesi de telef oluyor. Elimde bulunan dosyada hem çoban için hem koyunlar için verilen raporlar bulunmaktadır. Olay üzerinden bir hafta geçmesine rağmen AKBAŞ ve BAYAR ailelerinden bir ileri gelen özür dilemiyor. Bundan sonra MÜJDE ailesi kaymakamlığa şikayet dilekçesi veriyor. Bu arada BAYAR ve AKBAŞ aileleri de kendilerini sağlama almak için minibüs duraklarının yerini değiştiriyor. Sonra MÜJDE ailesine mensup yaklaşık 30 kişi BAYAR ailesine ilçe merkezinde saldırıda bulunuyor. Saldırıya uğrayanlardan iki kişi 45 er gün iş göremez raporu alıyor. Bu olayın kesinlikle tasvip edilecek bir yönü yoktur. BAYAR ailesi ayrıca İnsan Hakları İl Kuruluna da başvuruda bulunmuştur. Tarafımıza verilen dilekçelerde MÜJDE’nin muhtar olduktan sonra karşı tarafın resmi evraklarını imzalamadığı yönünde şikayetler yapıldı. Konuyla ilgili olarak 28.08.2004 tarihinde şikayet dilekçesi var. Dilekçede muhtarın görevini kötüye kullandığı belirtilmektedir. Biz de soruşturma yapmadan önce inceleme yaparız. Daha sonrada gerekirse işlem yaparız. Ancak AKBAŞ ailesi tarafı ise koyunları darp etmediklerini iddia etmektedir.

Köyde ne gönüllü ne de maaşlı koruculuk sistemi bulunmamaktadır. Zeki MÜJDE’ye kimse yüz vermez. Ne ben ne de Jandarma komutanı onu desteklemez. Böyle bir şey mümkün değildir. Kimse MÜJDE’nin elinde silah bulunduğu yönünde şikayette bulunmadı. Buna rağmen MÜJDE ailesi tarafında arama yaptırdım. Yapılan aramada hiçbir silaha rastlamadık. Yaptığımız araştırmada iki tarafın kavgalı olduğu ve aralarında husumet bulunduğu sonucuna ulaştık. Olay adliyeye intikal etmiştir. BAYAR ailesi, MÜJDE ailesi tarafından neden kimsenin tutuklanmadığını ileri sürmektedir. Bu olay bizi ilgilendiren bir olay değildir. Bağımsız mahkemeler vardır. Mahkeme ister tutuklar ister serbest bırakır. Bizim mahkemelere müdahale etme yetkimiz bulunmamaktadır. Kavga ile ilgili olay bağımsız mahkemeye intikal etmiş bulunmaktadır.

Darp olayından sonra ben de köye gittim. AKBAŞ ve BAYAR ailesinden üçer kişiyi karşıma alıp konuştum. Bana Kaymakam bey sen bize kefil olacaksın dediler. Bizim güvenliğimizi garanti altına almalısın dediler. Oysa zaten ben Jandarmayı devriyeli olarak köye gönderiyordum. Ancak AKBAŞ ve BAYAR aileleri barışmak için MÜJDE ailesinden 100(yüz) milyar lira para ve beş kız istedi. Karşı taraf buna yanaşmadı. Bunun üzerine istekleri kabul edilmeyen AKBAŞ ve BAYAR aileleri MÜJDE tarafını kamuoyunda zor durumda bırakmak için böyle bir göç olayı gerçekleştirdiler. Bu göç olayının 17 aralık 2004 tarihinden hemen sonra gerçekleşmesi düşündürücüdür. Kaldı ki göç öncesinde acil baskı olduğu yönünde tarafımıza hiçbir şikayet olmamıştır.
Göç eden şahısların arazi ve evleri tam bir koruma altında tutulmaktadır. Hiç kimse bu ev ve arazilere dokunamaz. Evlerin tamamı kilitlidir. Kendi yakınları dahi izinsiz giremezler. Köydeki ev ve arazilerin korunması için Jandarmaya talimat verdim. Gerekli yazıları yazdım.

Muhtar MÜJDE hakkında soruşturma açmış bulunmaktayım. Ancak, seçimle işbaşına geldiği için soruşturmanın selameti açısından görevden geçici olarak dahi uzaklaştırmam mümkün değil. Bu yetki İçişleri Bakanlığı’na aittir.

Giden vatandaşlar gitmeden önce 44 dönüm yer almışlardı. Yani göçün alt yapısı önceden hazırlanmıştı.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.

Van Valisi M. Niyazi TANILIR ile yapılan görüşme :

Yapılan görüşmede: “Göç edenler Cumhurbaşkanlığına kadar dilekçe verdiklerini iddia ediyorlar. Van Valiliğine ise benden önceki Vali döneminde bir dilekçe verdiklerini tesbit ettim. Basına olay şu şekilde yansıdı. Ağa devleti arkasına alarak zulüm yapıyor dendi. Dolayısıyla çok rahatsız oldum. Bunun üzerine Alay Komutanını ve Erciş Kaymakamını yanıma kalarak köye gittim. Öncelikli olarak mağdur olduğunu iddia eden tarafı ziyaret ettim. Zeki MÜJDE köyde olmadığı için onunla görüşemedim. Daha sonra makama çağırttım. Geldi görüştük. Kendisi de suçsuz olduğunu, barış yanlısı olduğunu beyan etti. Her türlü fedakarlığa hazır olduğunu bildirdi. Sonra Kırklareli’ne göç edenlerden iki temsilci Van’a geldi. Onlarla görüştüm. Köyü terk ederken neden basını çağırdıklarını sordum. Kendileri ise “biz çok acı çektik. Bu yüzden basını çağırdık. Durumumuzu herkes öğrensin istedik” dediler. Geri gelmelerini istedim. Kendilerine çağrıda bulundum. Köyde asayiş karakolu kurabileceğimi söyledim. “Biz barışabiliriz ama geri dönmemiz mümkün değil” şeklinde beyanda bulundular.

Biz Muhtarın görevini kötüye kullanıp, kullanmadığını araştırıyoruz. Eğer bir suç unsuruna rastlarsak hemen muhtar hakkında soruşturma başlatacağız. Ancak geçici de olsa soruşturmanın selameti açısından muhtarı açığa almamız mümkün değil. Çünkü bu yetki İçişleri Bakanındadır.

Problem aşiret yapısından kaynaklanmaktadır. Öncelikle bu aşiret sistemini ıslah etme yönünde çalışma yapılması gerekir. Bunun için uzun vadeli programlar uygulanmalıdır. Olayın eğitim ve ekonomik boyutu bulunmaktadır. STK’ların bu konuda devlete destek olmaları gerekir. Devletin ya da her hangi bir kamu görevlisinin muhtara destek verdiği vaki olmamıştır. Eğer böyle bir şeyin vaki olduğunu tesbit edersek gereğini yaparız.” Şeklinde konuşmuştur.

Kırkpınar Köyü Muhtarı M. Zeki MÜJDE ile yapılan görüşme :

Yapılan görüşmede Zeki MÜJDE (basında “ağa” olarak tanıtılan kişidir) heyetimize şu beyanlarda bulunmuştur : “Ben ağa değilim. Bölgemizde de ağalık sistemi bulunmamaktadır. Eğer ben ağa olsaydım 1982 yılında başkaları tarafından bana yapılan silahlı saldırının intikamını alırdım. İntikam almayan bir ağa olabilir mi? Mensubu bulunduğum aşiretten hiç kimse benim uğruma bir kurşun bile sıkmadı.

Köyümüzde yaşayan Brukan aşireti mensuplarının (BAYAR ve AKBAŞ aileleri) göç etmesi olayını örgütleyen, onlara akıl veren CHP Van Milletvekili Mehmet KARTAL‘dır. Çünkü kendisi de Brukan aşiretindendir. Bunun yanında CHP Van İl Teşkilatı da bunlara akıl vermiştir.

Mahkeme günü bizim aşirete mensup 200 kişinin adliye önüne yığıldığı iddia edilmektedir. Böyle bir şey yoktur. Bu olayın kızıştığı tarih mayıs 2004’te Erciş ilçe merkezinde meydana gelen kavgadır. Bu kavgada Brukan aşireti mensupları 20 kişi idi. Bunların 8’i de silahlı idi. Sait BAYAR’ın elinde tabanca vardı. Oğluma ateş etti ancak vuramadı. Kavgada darp edildi. Yaralandıktan sonra bu şahsı hastaneye kaldırıyorlar. Gözünü açar açmaz sorduğu ilk şey şu oluyor. “Zeki MÜJDE’nin oğlu öldü mü ölmedi mi?” Demek ki öldürmek amacıyla ateş etmiş oğluma. Bu kavga öncesinde oğlum ölümle tehdit edilmişti. Aynı şekilde beni de tehdit ettiler. Olay günü ben onları şikayet edip, etmemekle ilgilenirken merkezde kavga çıktığını öğrendim. Oğlumun yanında birkaç kişi varken merkezde birbirlerine rastlaşıyorlar ve kavga çıkıyor. Kavganın çıkış şekli budur.

Devletin bana desteği falan olmamıştır. Hiçbir güvenlik görevlisi, devlet memuru bana arka çıkmamıştır. Aksine jandarma köyde tedbir almadı. Eğer tedbir alınsaydı durum daha farklı olabilirdi.

Benim köyde bahçemde onlarca köpek besleyip göç eden kişilerin üstüne saldırttığım iddia edilmektedir. Asla böyle bir şey vuku bulmamıştır. Aksine onlar yollarımızı kesmekteydi. Kadınlarının bile elinde kaleşnikof silah bulunurdu. Geceleri silah sıkarak onları tazyik ettiğimiz iddia edilmektedir. Jandarma karakolu köye 2 km yakındadır. Böyle bir şey yapmamız mümkün değildir. Çünkü silah sesi hemen duyulur. Karşı taraf ise sürekli kaleşnikof silahlarla dolaşırdı. Hatta bu silahlarla şehre bile gelip gittikleri olurdu.

Eğer biz baskıcı olsaydık köyde halen kalan akrabalarına da baskı uygulardık. Karşı taraf aşiretinden onlarca kişi halen köyde kalmaktadır. Baskıcı olsak onlara da baskı uygulardık. Kaldı ki bu çekişme zaten seçim sonrası gelişti. Seçimde de Brukan aşiretinden 30 civarında kişi zaten bana oy verdi. Eğer baskıcı olsaydık kalanların da göç etmesi gerekirdi.” şeklinde konuşmuştur.

Karatavuk Köyü Muhtarı Mehmet ASLAN ile yapılan görüşme :

Karatavuk Köyü Muhtarı Mehmet Aslan (Ercişte bulunan Seyitkan Aşireti ileri gelenlerinden) İle Yapılan Görüşmede heyetimize şunlar aktarılmıştır: “Her iki aşiret mensupları da bizim komşumuz olurlar. Her iki tarafa da olan yakınlığımız aynıdır. Erciş’te çok sayıda aşiret bulunmaktadır. Hepsiyle aynı mesafedeyiz. Ben aşiretimin ileri geleni sıfatıyla; milletvekilleri ile birlikte, başka aşiret ileri gelenleri ve üç tane de imam yanımıza alarak bunları barıştırmak için uğraştım. Gidilen bütün barışmalara imamlar da götürülür. Göç eden taraf barışmaya yanaşmadı. 100 milyar lira para istendi. Kendilerine silah verilmesini istediler. Biz o zaman 20 milyar teklif ettik ama kabul etmediler.

Muhtarlık 50 senedir Brukan aşiretinin elinde idi. Son seçimlerde İskoi aşireti mensubu Zeki MÜJDE muhtarlık seçimlerini kazandı. Önceki muhtar Sait BAYAR idi. Zeki MÜJDE Dino Ağa’nın oğludur. Babasının ağa olduğu doğrudur. Ancak kimse onları zulümle bilmez. Kimseye zulmettiklerine şahit olmadık. Herkes onların ikramını bilir.

Göç edenler kendilerini mazlum göstermek için bunu yaptılar. Amaçlarının kendilerini göçmen gibi göstererek devletten yardım ve yer almak olduğunu düşünüyor herkes. “ şeklinde konuşmuştur.

M. Zeki ALTUN ile yapılan görüşme :

M. Zeki ALTUN (Erciş Torun Aşireti ileri gelenlerinden) yapılan görüşmede heyetimize şunları aktarmıştır: “Göç edenler baskı sonucu gitmediler. Bunu herkes biliyor. Ben de farklı bir aşiret mensubuyum. Bu memlekette hiç kimse kimseyi zorla göç ettiremez. Bunların hesabı farklıydı. Amaçları Zeki MÜJDE’yi zalim gibi gösterip kamuoyu oluşturmaktır. Erciş’te kimse Zeki MÜJDE’yi zalim ağa olarak tanımaz. Ancak göç edenlere bir haksızlık yapıldı ki o da şudur. Kavga esnasında BAYAR ailesi taraftarları daha fazla dayak yedi. Bunun karşılığında ise mahkemeden haklarını alamayacaklarını düşündüler. Bunlara yapılan tek haksızlık budur. Bunun dışında basın olayı abarttı. Sanki köyde yaşama imkanı tanınmamış gibi gösterildi. Böyle bir şey yok. Kaldı ki Zeki MÜJDE’de öyle söylenildiği gibi ağa falan da değil.” Şeklinde konuşmuştur.

Ahmet BARAN ile yapılan görüşme :

Erciş ilçesi Yukarı Kozluca köyünde ikamet eden Şeyhanlı aşireti ileri gelenlerinden Ahmet BARAN yapılan görüşmede heyetimize şu açıklamalarda bulunmuştur:”Bizim yöremizde kimse kimseyi zorla köyünden çıkaramaz. Hiçbir aşiretin, hiçbir ağanın buna gücü yetmez. Böyle bir şey vuku bulmamıştır. İstemeyen köyünden çıkmaz. Zeki MÜJDE’nin bu insanları zorla köyden çıkarttığı iddiası doğru değildir. Bunlar keyfi olarak göç ettiler. Genel olarak Erciş halkı göç edenleri bu konuda haksız bulmaktadır. Benim görüşümde bu yöndedir. Erciş bu şekilde kötülenmiştir.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.



İSTANBUL ŞUBESİNCE YAPILAN GÖRÜŞMELER

İstanbul şubesince oluşturulan heyet Kırklareli’ne giderek bir takım görüşmeler gerçekleştirmiştir. Ayrıca Sait BAYAR ve Osman AKBAŞ adlı şahıslar da bizzat derneğe gelerek beyanda bulunmuşlardır.


Göç eden köylüler heyetimize şu beyanlarda bulunmuşlardır :

“Müjde-Bayar ailesi arasındaki husumet (ara sıra oluşan sürtüşmeler) seçimlerde Sait Bayar’ın adaylığıyla birlikte Zeki Müjde’nin fiziki baskı ve hakaretlerine dönüştü. Seçimlere hile karıştırıldı. Oy kullananlar tehdit edildi ve ağa tarafından dışarıdan oy kullanılmak üzere 100-150 civarı kişi getirildi.

Zeki MÜJDE muhtar seçilmiş fakat onun seçilmesiyle aradaki sürtüşme bırakın son bulmayı yeni bir boyuta büründü. Sait BAYAR’a hangi cesaretle aday olduğu soruldu. Baskılar arttı, küfürler ve hakaretler edilmeye başladı.

Sularımız kestiler, elektriğimizi kestiler. 15-16 yıllık minibüs duraklarımızın yerini değiştirdik. Öğrenci taşıma ihalesini BAYAR ailesi aldı. Ama işleten Zeki MÜJDE’dir.

Erciş merkezde Bayar ailesinden 6 kişi kendi otolarından çıkarılıp, kesici alet ve sopalarla dövdü. Kafasına baltayla vurulan kişi komaya girdi. 2 kişi ağır olmak üzere 6 kişi yaralandı. Aldığı darbeden saldırıya uğrayanlarda konuşma duyusunda gerileme ve kekemelik oluştu.

Bu olayla birlikte can güvenliğimiz kalmadığından savcılığa başvurduk. Savcıdan hiçbir beklentimiz kalmadı. Çünkü, ağa savcıyı evine davet etmiş ve bolca hizmet, kadirşinaslık gösterdi. Erciş savcısı iddianameyi hazırladıktan sonra da tayini çıktı.

Bize saldırı olduğu halde sanki biz saldırmışız gibi arkadaşlarımız tutuklandı. Saldırıya uğrayan ve komaya giren arkadaşımızı cezaevine attılar. Saldırıya uğrayan arkadaşımız hakkında öldürmeye tam teşebbüsten dava açıldı. Hasta yatağında arkadaşlarımız kelepçelendi.

İfade vermek üzere ağa 45 gün sonra çağrılırken, komadan çıkanlar hastaneden cezaevine götürüldü. 6 kişi 15 gün tutuklu kaldılar. Bu olay adalete, hukuka olan inanççımızı tümüyle yıktı.

Bizi ölümle burun buruna getirip sakat bırakan ağa, elini kolunu sallaya sallaya dolaşırken ağanın çobanı ve para karşılığı suçu üstüne alanlar da serbest bırakıldı. Sizi vurdum yine yaparım edasındaki ağa, ‘birini öldürüp leşini kapınıza atarım’ tehdidini savurdu. Bu nedenle, başka bir köye sığındık. Ardından da göç ettik. Kan dökülmesin diye yaşadığımız yerleri, bağlarımızı ve bahçelerimizi terk ettik.

Bu olayın temelinde siyaset ve devletin ihmali vardır. Ağanın oğlu il encümenidir. Uğradığımız baskı ve saldırılara karşı devletin hukuk mekanizmaları harekete geçmedi. Gerçek anlamda bir kovuşturma yapılmadı.

Çoluk çocuk Kalabalık olduğumuz için Kırklareli Demirköy’e yerleştik. 7-8 tane ev kiraladık. Kimi köylüler bizim burada kalmamızı istemediler. Valiliğin önerisi ile köyden kendi rızamızla çıktık.” şeklinde konuşmuşlardır.


Gaziosmanpaşa göçmen kampı müdürü Mustafa KAÇAR ile yapılan görüşme:

Yapılan görüşmede kamp müdürü heyetimize şu açıklamalarda bulunmuştur;

“Yaklaşık 90 kişi çoluk çocuk Kırklareli’ne taşınır. Halkın geçimini kerestecilikle sağladığı Kırklareli’ne taşınırlar. Yerleşilen köy ormancılık ve kerestecilikle geçinen bir köydür. Küçük bir yerleşim yerine (3000 kişilik) yüz kişi yerleşince insanlar işlerini ve gelirlerini kaybederiz korkusuyla göç edenlerin yerleşmelerini istemediler. Kimi olumlu, kimi olumsuz baktı. Bunun üzerine Valilik olaya el atıp, 24.12.2004 tarihinde onları Gaziosmanpaşa Göçmen Misafirhanesine yerleştirdi.

Gaziosmanpaşa Misafirhanesi daha önce Bosna-Kosova ve Bulgaristan’dan gelen mültecilere ev sahipliği yaptı. Bu bölgelerden gelen aileler bir veya iki çocukluydular. Onun için dört yataklı bir oda bir aileye yetiyordu. Şimdiki misafirlerimiz çocuk sayısı fazla olduğundan sıkıntılar oluyor, farklı odalarda kalıyorlar.

Çocuklar okula devam etmiyor. Hastalar var, tedavileri devam ediyor.

Kamptaki durum ise şöyledir. Kaloriferler çalışıyor ancak barakaların iki tarafı açık olduğundan odalar yeterince ısınmıyor. Yemekler Karayolları Müdürlüğünden geliyor. Bu kamp geçici olduğu için uzun süreli eğitim vs. programları yapamıyoruz. Kamp geçen yıl burada kalan Kosovalı mültecilerden sonra boştu.

Valiliğin imkanlarıyla bu kişiler dörder beşer gruplar olarak boş olan binalara yerleştirilecek, kimi iş adamlarından buradaki göçmenleri çalıştırmaları konusunda yardım istenecek.

Bölgeden gelenlerin ya tiner yada uyuşturucu ile ilgili olduğu düşünüldüğünden insanlar karşı çıktı. Ancak resmi yetkililerce bu insanların bu tür bağlantıları olmadığı halka anlatılınca halkın da tavrı değişti.” şeklinde konuşmuştur.


Osman AKBAŞ ve Sait BAYAR’ın İstanbul Şubesi’ni ziyaretinde yaptıkları açıklamalar:

“Van Valisiyle göç sonrası bir görüşme yaptık. Vali bu sorun ile ilgili olarak Van ili sınırları içerisinde herhangi bir yere yerleşmemizi teklif etti. Bu teklifi kabul etmedik.

Kırklareli’ne bağlı Demirci köyünde tanıdık vasıtasıyla yerleşmeyi düşündük. Fakat köy sakinlerinin bir kısmı olumlu bakarken bir kısmı da olumsuz baktı.

Daha sonra Kırklareli Valiliği bizimle ilgilendi ve bu olayın çözümü için Valilik de birkaç proje sundu. Mağdur olan ailelere geçici olarak bir yer verildikten sonra kalınamaz ve şartları çok ağır olan bu yerde kalıcı olarak kalmamız istendi. Biz bunu kabul etmedik. Çünkü sağlık açısından elverişsiz bir ortam değil. Ailece burada rahat edemeyiz. Bizim yakınımız olan bir şahsın aracılığı ile birkaç gecekondu satın almak için görüşmeye gittiğimizde satın alınacak olan gecekondular için birazda para bile verdik. Fakat gelişen olaylar serüveni içerisinde gecekondu alım olayları sürüncemede kaldı.

Ayrıca Kırklareli Valiliği hem yer konusunda hem de iş konusunda mağdur olan ailelere yardım edeceğini beyan etti.

Bu arada Van Valiliği geri dönme ile ilgili olarak can güvenliğimizi garanti etti. Ayrıca, Erciş dışında bir yerde kalmamızı teklif etti. Ancak biz bir takım şartlarımızın olduğunu bu şartlar kabul edilirse, geri dönebileceğimizi beyan ettik. Aksi takdirde bu şartlarda dönemeyeceğimizi belirttik. Van Valiliğine bir teklif sunduk. Van ili Erciş İlçesinde bulunan arazilerimizin hepsini devlete verelim edik. Bu arazinin yarısını bedelli olarak devlet alsın. Başka bir yerde bize arazi versin. Fakat Van Valisi buna yetkisinin olmadığını söyleyerek teklifimizi kabul edemeyeceğini belirtti.

Demirci köyünde her hangi bir fiziksel müdahale ile karşılaşmadık. Ancak, çok yoğun hakaretler oldu ve rencide edildik. Köylülerin öne sürmüş oldukları nedenlerden en önemlisi olarak buradaki ekonomik şartların kötü olduğu, nüfusun da sınırlı olduğu, bizim gelmemizle hem nüfusun artacağı hem de mevcut olan ekonomik imkanların sınırlanacak olmasıydı. Bu yüzden köyde kalmamızı istemediler. Fakat her ne kadar biz iş için gelmedik yaşadıklarımızdan dolayı buradayız can güvenliğimiz tehlikede olduğundan dolayı buraya geldik desek de bu kar etmedi.

Mağduriyetimize sebebiyet veren şahıslar hakkında soruşturma talebimizi dile getirdik. Ancak, Valilik buna da yetkisinin olmadığını belirti. Bunun için bu teklifimizi dikkate bile almadı.

Erciş’teki kavgayla ilgili olarak iddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcısı, bana(Sait Bayar) ‘nereye dilekçe yazarsan yaz, yine dosyan elimden geçecek’ şeklinde konuştu. Ayrıca, ben olay sonucunda 8 saat ameliyatta kaldıktan sonra oradan alınıp kelepçelenerek tutuklandım. Orada da 4 gün kaldıktan sonra 8 gün de cezaevinde kaldım. Bu olaylar yaşanırken asıl suçlu olan Muhtar hakkında 45 gün sonra soruşturma açıldı.

Cumhuriyet Savcısı da iddianameyi hazırlarken taraflı davranarak soruşturmayı geç başlattı. Ayrıca, olay gününde Müjde’lerden 4 kişi yakalanıp aynı gün içerisinde serbest bırakıldı. Yaşanan bu tüm olaylar için köy imamı şahit olacağını beyan etti.” Şeklinde konuşmuşlardır.


AYDINLATILMASI GEREKEN HUSUSLAR

Heyetimiz yapmış bulunduğu tüm bu etraflı görüşmeler neticesinde aşağıda belirlenen hususların aydınlatılması gerektiği kanaatine varmıştır.

1. Mayıs 2004 tarihinde meydana gelen kavga sonrasında; MÜJDE ailesi tarafından çok sayıda kişinin BAYAR ailesi mensubu az sayıda kişiyi darp ettiği ve hayati tehlike ile uzuv tatili yaratacak şekilde yaraladıkları dosyasının incelenmesinden anlaşılmaktadır. Burada C. Savcısının davayı geç açmak ve yasa maddelerini yanlış uygulayıp uygulamadığı hususunda ihmal ya da kusurunun bulunup bulunmadığı adalet müfettişlerince araştırılmalıdır.

2. C. Savcısının Köy Muhtarı Zeki MÜJDE tarafından ağırlandığı şeklindeki iddialar araştırılmalıdır.




YAPILAN TESBİTLER

1. Heyetimiz yapmış bulunduğu incelemeler ve etraflı görüşmeler sonucu aşağıdaki hususları tespit etmiştir:

2. Göç ederek Kırklareli’ne yerleşenlerin şu an itibariyle akıbetlerinin belirsizliğini koruduğu, öğün yemekleri verilmekle birlikte, temel gıda eksikliği bulunduğu, çocukların süt, bisküvi, çikolata istediği ve bunların çok da kolay temin edilemediği, sıcak yatakları bulunduğu ancak odaların soğuk olduğu, kadınların sıcak su uzak olduğu için banyo yapamadıkları, çay demleyip içemedikleri, yaşadıkları yerin hijyenik olmadığı ancak müdür ve ekibinden memnuniyetleri ve onlara karşı minnet duygularının şikayette bulunmalarını engellediği,

3. Yine akıbetleri belli olmadığı için çocukların eğitimlerinin aksadığı, sosyal faaliyet olmadığı için çocukların sıkılganlık içinde olduğu, sağlık problemleri baş göstermeye başladığı (özellikle romatizma),

4. Köylüler kendilerine yapıldığını iddia ettikleri bu zulmün bir şekilde –en azından hukuki anlamda bir ceza ile- karşılığının verilmesini ve hem ağanın hem de kendilerini göçe zorlayan kişilerin cezalandırılmasını talep ettikleri,

5. Göçmen misafirhanesi müdürünün onlara yönelik özverili, samimi ve sorumlu yaklaşımının bulunduğu, misafirhanenin yaşam koşulları pek sağlıklı olamamasına rağmen yine de kendilerine sağlanan bu imkana –geçici olmak kaydıyla- minnettar oldukları, ancak bir an önce sağlıklı ve geleceği belli bir yaşama geçmeyi umut ettikleri,

6. Göç eden ailelerden özellikle çocuklarının eğitim problemlerinin bulunduğu tespit edilmiştir.


KANAATİMİZ

Heyetimiz yapmış bulunduğu tüm bu araştırma ev incelemeler sonucu şu kanaate ulaşmış bulunmaktadır.

1. Heyetimiz bu olaydaki asıl etkenin iki ana unsurdan kaynaklandığını düşünmektedir. Birincisi, soruşturma esnasında yaşanan gecikme ve mahkemece MÜJDE ailesi taraftarlarından kimsenin uzun süre tutuklanmamış olması,

2. İkincisi ise aşiret sisteminin olumsuz yanları olduğu kanaatine varılmıştır. Çünkü yaşanan çekişme ve sonrasında meydana gelen yaralamalı kavga her iki aşiret mensubunu da etkilemiş ve safların ayrışmasına sebebiyet vermiştir. Kavgada BAYAR ve AKBAŞ ailesi mensuplarının ciddi anlamda darp edilmelerine rağmen mahkemece kimse uzun süreli tutuklanmayınca göçmen ailelerde haksızlığa uğradıkları hissi oluşmuştur. İhkak-ı Hak şeklinde bir yönteme başvurmaları ise silahlı çatışmadan başka bir anlam taşımayacak idi. Bunun için göç etme yöntemi denenmiştir.

Bu iki temel kanaatin yanı sıra heyetimizin ulaştığı diğer kanaatler şu şekildedir.

3. Tarafsız ve başka aşiretlere mensup ileri gelen kişilerle yapılan görüşmeler sonucu; köy muhtarı Zeki MÜJDE ve taraftarlarının kabul edilemez zulüm şeklinde tanımlanabilecek bir tutumlarının olmadığı, ancak;

4. Zeki MÜJDE ve İskoi aşireti mensuplarının sayıca fazla olmalarının böyle bir çekişme ortamında Brukan aşireti (BAYAR ve AKBAŞ aileleri) üzerinde bir baskı oluşturduğu,

5. Göç etme olayının silahlı çatışmaya girmekten kaçma amacının yanında MÜJDE ve taraftarlarını zalim şeklinde niteleyerek zor durumda bırakma amacı gütmüş olabileceği;

6. Bunun yanında köyde kalınması durumunda olayın cinayet gibi daha vahim boyutlara varabileceği, bu bağlamda BAYAR ve AKBAŞ ailelerinin göç etmesinin muhtemel bir silahlı çatışmayı önlediği,

7. Cumhuriyet savcısının davayı geç açmak hususunda kusur ya da ihmalinin bulunabileceği,

8. Devlet görevlilerinin Köy muhtarı Zeki MÜJDE ve taraftarlarını desteklediklerine, onları kolladıklarına dair ciddi ve elle tutulur bir delilin bulunmadığı,

9. Devlet yetkililerinin bu olayda her iki tarafı da destekleyen ya da taraflardan birinin aleyhinde tutum takınan tavırları tesbit edilmediği,

10. Çekişme mahkemeye intikal etmiş bulunduğu için yargılama hakkında her hangi bir kanaat belirtilmesinin uygun olmayacağı,

11. Bu göç olayında bariz bir zulüm ve haksızlık tesbit edilemediği için haliyle ‘mülkiyet hakkı’ nın ihlali yönünde bir eylem olmadığı, (?)

12. Bu tür kavga ve çekişmelerin bölgemizde sıkça yaşanan problemler olduğu ve aşiret-aile olarak tarafların bazen aylarca evlerinden bile çıkamadıkları nazarı dikkate alındığında özel olarak bu olayda ‘güvenlik içinde yaşama hakkı’ nın ihlal edilmediği, eğer ki karşı taraf sayıca daha az olsaydı belki Brukan aşireti mensuplarının bu kez aynı suçlamalarla karşı karşıya kalabileceği, (?)


SONUÇ :

Bu olayın meydana gelmesindeki asıl etkenler aşiret sistemi ve adli makamlarca yürütülen soruşturma ve yargılamanın uzamasıdır.

Belli bir aşiretin baskısı sonucu eğer daha küçük aşiretler ya da aileler, kimsesiz kişiler köylerini terk ediyorsa, burada idarecilerin sorumluğu bulunmaktadır.
Türkiye’de halen yürürlükte bulunan mevzuat ve soruşturma-yargılama sistemi çok yavaş işlemektedir. Cumhuriyet savcılarınca yürütülen soruşturmalar çok uzun zamanlara yayılabilmektedir. Bazen çok sanıklı davaların iddianamelerinin hazırlanması bile 6-7 aya varan sürelere ulaşabilmektedir. Bu arada tutukluluk hali de devam etmektedir. Örneğin çok sanıklı belli bazı siyasi davaların iddianamesi ancak 6-7 ayda hazırlanabilmiştir. 30-40 yıl boyunca devam eden gayrimenkul davalarının varlığı ise herkesçe bilinmektedir.

Somut olayda ise soruşturma aylarca sürmüştür. İnsanlar haksızlığa uğradıklarını düşünerek şikayette bulundukları zaman sürecin hızlı işlemesi adaletin tesisi açısından önem arz etmektedir. Çünkü “geç işleyen adalet, adalet değildir.”

Bu durum müşteki tarafta haksızlığa uğrandığı kanaati uyandırmakta sanık pozisyonunda olanlarda ise bıkkınlık ve belirsizlik duygusunun oluşmasına sebebiyet vermektedir. Herkesin hızlı bir şekilde yargılanma ve sonuç almaya hakkı bulunmaktadır. Müştekilerin ise şikayetlerinin sonucunu hızlı bir şekilde alma hakları vardır. Türkiye Cumhuriyeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde görülen bazı davalardan dolayı sırf geç sonuçlandığı için mahkum olmuştur.

Adaletin bu şekilde gecikmesinin şüphesiz en önemli sebeplerinden biri resmiyet ve garanti anlamına gelen hantal bürokrasidir. Tanık, sanık ve müştekilerin celbi için davetiyeler çıkarılmakta, resmi kurumlara yazılan müzekkerelerin cevapları yine hantal bürokrasiye takılmaktadır. Bazen sırf nüfus sabıka kayıtlarının gelmesi bile duruşmaların ertelenmesine sebep olabilmektedir. Adli Tıp Kurumuna bilirkişi incelemesi için gönderilen dosyaların dönüşü bazen bir yılı geçebilmektedir. Yargıtay incelemesi için giden dosyalar ise 2-3 yıla kadar geri gelmeyebilmektedir.

Yargılama ve soruşturmaların hızlandırılması için yapılması gerekenler esasında ilgili herkes tarafından bilinmektedir. Yıllardır bu konuda yapılması gerekenler belirtilmektedir. Ancak belli ve mutlaka yapılması gereken bazı hususlar ise şunlardır.

1. Adli kolluk derhal kurulmalı ve eğitim süreci tamamlanarak hızla işletilmeye başlanmalıdır.
2. Adalete bütçeden ayrılan komik rakamlar mutlaka iyileştirilmeli ve eksiklikler hızla giderilmelidir.
3. Hakim-savcı seçimlerinde daha titiz davranılmalı ve sayı artırılmalıdır.
4. İstinaf mahkemelerinin kuruluşu hızlandırılmalıdır.
5. Hantal bürokrasinin iyileştirilmesi için önlem alınmalı adliyeden gelen müzekkerelere öncelik verilmesi sağlanmalıdır.


Av. Abdulbasit BİLDİRİCİ
MAZLUMDER Genel Yönetim Kurulu Üyesi
Van Şube Başkanı

Abidin ENGİN
MAZLUMDER Van Şubesi
Başkan Yardımcısı

Av. Güven YARIMBATMAN
MAZLUMDER Van Şubesi
Genel Sekreteri

Selçuk KAR
MAZLUMDER İstanbul Şubesi
Başkan Yardımcısı


Selahattin Güven
MAZLUMDER İstanbul Şubesi
Genel Sekreteri

AV. Sezgin TUNÇ

Rojda BAL
YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2005-02-01
Şube ve Temsilcilerimiz
istanbul
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER İSTANBUL ŞUBESİ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk. No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (212) 526 2440 | Faks: +90 (212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4645250