22 Şubat 2011 Pazartesi günkü Libya protestosuna dair!
22 Şubat 2011 Pazartesi günü akşam 19:00’da Taksim meydanından başlayıp Libya Konsolosluğu önünde son bulan yürüyüş ve basın açıklaması eylemine ilişkin çeşitli internet haber sitelerinde ve sosyal medyada kurumumuz hakkında farklı yorum ve haberler yayınlanmaktadır.
Ortadoğu’nun çeşitli ülkelerindeki halk hareketleri Libya’da da başlamış, ancak Libya’nın diktatörü Kaddafi’nin sert tavır takınıp kan akıtacağı geçen hafta ortasından itibaren belli olmuştu. MAZLUMDER olarak “katliamlar artmadan kamuoyunun dikkatinin Libya’ya çekilmesi” noktasında karar almış ve bu konuya duyarlılık göstereceğini düşündüğümüz çeşitli STK’lar ile geçen hafta 17 Şubat Perşembe akşamından itibaren “ortak neler yapabiliriz?” diye irtibata geçilmeye çalışılmıştır.
“Kitlesel katılım olmaz” tereddüdünde olan STK’lara da “ortaya konulacak eylemin mutlaka kitlesel eylem olması gerekmediği, gerekirse sadece STK temsilcileriyle bir basın açıklaması da olabileceği ama MAZLUMDER’in kitlesel katılımın yoğunluğuna bakmaksızın Pazartesi 19:00’da Taksim meydanında olacağı” bildirilmiştir.
Özgür-Der genel başkanı Rıdvan KAYA beyle de bu çerçevede Cumartesi günü bir görüşme gerçekleştirilmiş ancak kendisi eyleme katılıma sıcak bakmamıştır.
Aynı gün DSİP temsilcilerinin derneğimizden arkadaşları arayıp “Pazartesi Libya için Taksim’de olacağız, katılır mısınız?” teklifleri üzerine, eylemlerin ortaklaştırılabileceği konuşulmuştur.
Pazar günü IHH’dan Bülent YILDIRIM beyle de görüşülmüş, “yönetimden arkadaşlarla görüştükten sonra cevap verebileceğini” bildirmiş ve Pazartesi günü de eyleme katılacaklarını bildirmişlerdir. (Katılımı geç bildirdiklerinden, ortak metne isimleri de eklenememiştir)
Aynı gün (pazartesi) öğlen saatlerinde Özgür-Der başkanı Rıdvan KAYA Bey de telefonda arayarak “eylemin yerini” sormuş, “eyleme katılabileceklerini” bildirmiş ve “Gümüşsuyu tarafında kaldırımlar çok dar, diğer taraf ise çok sessiz, siz yürüyüşte hangi güzergâhı kullanmayı düşünüyorsunuz?” diye sormuştur. Bu görüşmede ne katılımcısı örgütlerin kimler olduğu, ne eylem için bir ortak slogan ve metin belirlenip belirlenmediği, ne de ortak bir basın metni olup olmadığı görüşülmemiştir. Tüm görüşme bu kadarken “… eksik bilgi verilen –aldatılan demek istemiyorum-“ açıklamalarıyla ne amaçlanmaktadır merak ediyoruz.
Akşam 19:00’da Taksim Gezi parkı merdivenlerinde kitle toplanmaya başladığında Özgür-Der yöneticileri “niçin bize DSİP’in de eylemde olduğunu söylemediniz?” şeklinde sitemde bulunmuş, kendilerine “eyleme katılımınızı çok geç bildirdiniz. İlk çağrımızda katılımınızı bildirmediğinizden DSİP’le birlikte eylem yapma kararı alındı. Telefonda da kısa görüşüldüğünden ve DSİP’le ortak eylem yapmama tavrınızı bilmediğimizden (ki daha önce birçok eyleme her iki kurum da birlikte katılmıştı) DSİP’in de eylemde olacağını söyleme ihtiyacı hissetmedik” şeklinde açıklamada bulunulmuştur.
Ortak bir acının ve duyarlılığın dile getirilmeye çalışıldığı ortamlarda kurumların “ilkesel” duruşuna halel getirilmediği sürece ayrı düşünce ve ifade tarzlarının arka planda tutulması gerektiğini düşündüğümüzden, olayın üzerinde durmadık. Ancak gelişmeler tüm iyiniyetli düşüncelerimizinalt-üst edildiğini gösteriyor. Zira Rıdvan beyin bugün bir haber sitesine “eylemi ayrı yapma gerekçesi” olarak “toplanma yerinde bizim asla bir arada olmayı kabul etmeyeceğimiz, daha önce Müslümanlar arasında gezinmiş bazı ahlaksız tiplerin de o grubun içinde olduğunu gördük… ve ayrı yürümeye karar verdik” açıklaması eylem esnasında bize bildirilmiş bir gerekçe değildir. MAZLUMDER’in davetiyle eyleme katılan arkadaşların en azından internet sitelerinde sonradan dile getirdikleri gerekçelerini MAZLUMDER’e bildirip “eylemden ayrılıyoruz” veya “ayrı eylem yapacağız” demeleri daha tutarlı olurdu. Oysa eylem esnasında ayrı davranma gerekçesi “liberal solcularla birlikte görünme endişesi” olarak bildirilmişken bugün “ahlaksız tiplerin varlığı” olarak gösteriliyor. Evet, illa bir “aldatılmadan” bahsedilecekse, her saat gerekçe değişikliği buna örnek gösterilebilir.
Eylemden sonra DSİP ve ortak basın metnini okuyan Hilal KAPLAN Hanım aranarak eylemdeki gereksiz tartışmalardan dolayı “kurumumuz adına” üzüntülerimizi bildirmiş, Özgür-Der adına bir üzüntü veya özür beyanında bulunulmamışken “… bizim adımıza kimse kimseden özür dilememelidir, dileyemez!” tarzında çıkışların haksızlığı da ortadadır. Birlikte yola çıkmasak da sonradan birlikte eylem koyma kararı aldığımız DSİP vd. kurumlara karşı o akşam yaşananlardan ötürü üzüntülerimizi kurumumuz adına bildirmeyi insani ve İslami bir vecibe olarak gördük.
Yakın Müslüman coğrafyamızda ve Libya’da katliam gündemdeyken bu dar gündemler MAZLUMDER’i ilgilendirmemekle birlikte, kamuoyunu bilgilendirmek adına bu zorunlu açıklama yapılmıştır.