33. Cezaevi Söyleşisi Bülent Şakar'ın Katılımıyla Gerçekleşti

MAZLUMDER Cezaevi Komisyonu tarafından gerçekleştirilen “Cezaevi Söyleşileri”nin 33.’sü 24 Kasım 2016 Cumartesi günü, ağırlaştırılmış mahpus iken Anayasa Mahkemesinin Yeniden Yargılama Kararı ile 3 ay önce tahliye edilen Bülent Şakar’ın katılımı ile gerçekleşti.

 2001 yılında tutuklandıktan sonra “Anayasal düzeni Cebren Değiştirmeye Teşebbüs” iddiasıyla yargılanıp 2012 yılında Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası alan Şakar, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği Yeniden Yargılama Kararı ile 3 yılı tek kişilik hücrede tecrit şartlarında olmak üzere, 15 yıllık kesintisiz mahpusluğun ardından 09 Eylül 2016 tarihinde tahliye edilmişti.

Programın açılış konuşmasını yapan Cezaevi Komisyonu Başkanı Av. Kaya Kartal, 33.sü gerçekleştirilen “Cezaevi Söyleşileri” ile bir duyarlılık oluşturmaya çalıştıklarını, 2000’lere kadar Brifingli 2000’ler sonrasında ise paralel yargılamalar ile içeride binlerce insanın tutulduğunu, gelinen aşamada örgütçüleri(!) yargılayan örgütçü(!) hakimlerin ceza verdikleri insanlarla aynı cezaevlerinin aynı bloklarında tutulduğunu, mevcut çelişkinin giderilmesinin şart olduğunu, her mahpus için ayrı ayrı bir yeniden yargılama süreci işletmenin mağduriyetleri gidermeye yetmediğini, köklü ve kapsayıcı bir çözümün şart olduğunu vurgulayarak herkesin üzerine düşeni yapmasının zaruri olduğuna işaret etti.

Sözlerine gözaltına alınışını anlatarak başlayan Bülent Şakar, Bursa’ya 2001 yılı Ramazan Bayramını orada yaşayan ablası ile geçirmek için birkaç gün öncesinde gittiğini ve amcasının işyerinde gözaltına alındığını, sürecin 15 yıllık mahpusluk hayatı ile neticelendiğini belirtti. “O dönemde üniversitelerdeki başörtüsü ile alakalı eylemlere destek vermemizden dolayı sürekli kulağımıza hakkımızda soruşturma başlatıldığı geliyordu. Bir takım sıkıntılar yaşayacağımı tahmin etsem bile olayın 16 yıllık cezaevi süreci ile sonuçlanacağını hiç aklımın ucundan geçirmiyordum. Şu diyordum; gözaltına alınsam bile bir suçum olmadığı için beni içerde ne kadar tutabilirler ki. Bu düşüncelerle hayatıma devam ettim. Hatta yurtdışında okuma gibi bir düşüncem olduğu için resmi işlem anlamında pasaport çıkarttım, noter işlemleri yaptım.”

Gözaltına alınışı sırasında polis memurlarından bir tanesinin kendisine “senin dosyan hazır, sana öyle bir dosya hazırladık ki senden sadece bir imza atmanı isteyeceğiz” dediğini aktaran Bülent Şakar, resmi olarak pazartesi başlayan ve kayıtlara 4 gün olarak geçen fakat toplamda 5 gün süren gözaltı sürecinde, bir dizi onur kırıcı muameleyi de içeren çeşitli işkencelere maruz kaldıklarını ve bu işkenceler neticesinde dosyaya istenen imzayı okumadan atmak zorunda kaldığını belirterek, “İşkence sürecinde bizi çırılçıplak anadan doğma soyuyorlardı, hayalarımızı sıkıyorlardı, Aralık ayı olmasına rağmen soğuk tazyikli suyun altına bırakıyorlardı. O da yetmezmiş gibi ellerimizi de yukarıdan merdiven korkuluklarına kelepçeleyip koridorlara getirdikleri vantilatörü çalıştırıp vücudumuza tutuyorlardı. O su bir süre sonra vücut kıllarımıza kollarımıza kırağı yağmış gibi oluyordu.  Bu durum 2 – 3 gün sürdü. Ağır dövmeler, hakaretleri insan zaten bunun yanında pek önemsemiyor. Aradan 15 buçuk 16 yıl geçti fakat ben hala o konu ile ilgili sağlık problemleri yaşıyorum. Bazen geceleri işkencenin vermiş olduğu ağrılardan dolayı uyanıp sık sık tuvalete gitmek zorunda kalıyorum, daha devam ediyor yani o yapmış oldukları işkencenin izleri.” dedi.

İşkenceler neticesinde işkencecilerin istediğini yaparak dosyaları imzalamış olmasına rağmen İstanbul’a götürülmek için araca bindirildiğini Gemlik’e kadar götürülüp şiddetli kar ve tipi yüzünden devam edilemeyeceğinin anlaşılması yüzünden tekrar Bursa’ya getirildiğini anlatan Bülent Şakar, bunun sebebini daha sonra öğrendiğini; Avrupa Birliğinin faili meçhul cinayetler konusundaki baskısı ile bağlantılı olarak İstanbul’ da bulunan 4 ceset ile ilgili yer gösterme işlemi için götürülmeye çalışıldığını ve o olayında kendi dosyasına eklenmek istendiğini anladığını ifade etti.

Gözaltı sürecinden sonra sağlık raporu için hastaneye götürülmediğini ve gece Bursa’da özel bir polikliniğe götürtüldüklerini aktaran Bülent Şakar, muayene öncesinde polislerin doktorla yaklaşık bir saat görüştüklerini, kendisini muayene ettiği sırada işkence izlerinden dolayı tepki verice kendisinin dışarı çıkarılıp doktorla tekrar yarım saat görüştüklerini ve bunun neticesinde rapor alındığını belirtti. Bundan bir hafta sonra itiraz üzerine tekrar hâkim karşısına çıkmadan önce adli tıptan alınan raporda, geçen süreye rağmen işkence izlerinin tespit edildiği fakat bu raporun cezaevinde kaybedildiğini ve akıbetinin ne olduğunu bilmediğini, gözaltı sonrasında hâkim karşısına çıktığında kelepçelerinin bile çözülmediğini, iki polisin o sırada kendisini tuttuğunu anlatan Bülent Şakar, hâkimin kendisine hiçbir şey sormadığını hemen tutuklama kararı verdiğini belirtti.

Cezaevi sürecinde ilk olarak Bursa Cezaevine gönderildiğini, burada 2- 2,5 ay kadar kaldıktan sonra cezaevi müdürü ile yaşadıkları bir tartışma neticesinde Bayrampaşa’ ya sevk edildiklerini anlatan Bülent Şakar, burada bir hafta kadar müşahede adı verilen tekli hücrede kaldığını buradan da 2 - 2,5 yıl kalacağı Eskişehir’e sevk edildiğini söyledikten sonra, “Eskişehir’ de koğuş sistemi olduğu için 5-6 hatta 10’a kadar kişi bir arada kalıyorduk. Bu, sürecin rahat geçmesini sağlıyordu. Cezaevinde olduğumun farkına 2004 yılında F tipine geçince varabildim. F tipinin insanı insanlardan, hayattan tecrit edici yönüyle karşılaşmıştım. Fakat mahkemem devam ediyordu ve bu tahliye umudu insanı ayakta tutuyordu. Bu yargılama toplam 12 yıl sürdü.” dedi.

Yargılama sürecine de değinen Bülent Şakar yaşadığı hukuksuzlukları da anlattı. “İlk kez duruşmaya 6 – 7 ay sonra çıktık. Bazen öyle durumlar oluyordu ki uzun zaman duruşmaya çıkmıyorduk. Dosya birkaç defa uyuşmazlık mahkemesine gitti. Bu dönemde 4 – 5 ay duruşma yapılmazdı döndüğünde ise 3 – 4 ay sonrasına gün verildiği için yine duruşmaya çıkamazdık. 2 sene içerisinde 2 defa duruşmaya çıktığımız bir dönem olmuştu.”

Kandıra Cezaevinde tutulduğu dönemde bir gardiyanın kendisine Van’da 12 yıl boyunca yargılandığı örgüt üyeliği dosyasından verilen infazı açıklamak için geldiğini, buna çok şaşırdığını, 12 yıl boyunca yargılanıp da nasıl haberi olmadığını halen daha anlayamadığını anlatan Bülent Şakar dosyayı inceleme imkanı bulduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Dosyayı incelediğimde 12 yıl boyunca her duruşmada var olarak gösterildiğimi, bekar olama rağmen evli ve 7 çocuk babası, halı ve kilim tüccarı olarak yazıldığımı gördüm. Bu durumu gardiyanlara sorduğumda onlar da şaşkınlıklarını gizleyemediler.”

Karar duruşması için adliyeye getirildiklerinde heyetin değiştiğini, daha önce üye olan Rüstem Eryılmaz’ın heyet başkanı olduğunu gördüklerini anlatan Bülent Şakar, savunma için ek süre talep ettiklerini, ret edilmesi üzerine savunma yapmayı reddettiklerini ifade edip, Avukatlarının duruşmaya katılmadığı bu celsede yaşananları şu sözlerle anlattı: “Hakkımızda ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. İyi hal indirimi uygulanmadı. Biz kararı duyunca İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn ayeti kerimesini okuyunca heyet başkanı Rüstem Eryılmaz bana  “Bülent biz de onu diyoruz, ona iman ediyoruz, size söyleyeceğim son söz; artık ebedi istiratgahınıza gidin. Artık bundan sonra ölünceye kadar oradasınız.” dedi. Cezam onaylandıktan sonra beni 3’lü hücreden alıp tekli hücreye götürdüler. 3- 3,5 yıl kadar da burada kaldım, 12 yıllık cezadan daha ağır geçti tek başına kalmak.”

3’lü hücre ile tekli hücreler arasındaki geçişin psikolojisinin nasıl olduğuna ilişkin sorulan soruya cevaben, kendisinin hem dışarıda hem de cezaevinde yalnızlığı, yalnız kalmayı sevdiğini fakat asla tek kalmamak gibi bir karar aldığını anlatan Şakar, arkadaşlarından tansiyonu yükselip yere yığılanlar, kas romatizması geçirenler olduğunu anlattı. “Ne kadar sağlıklı olsak da cezaevi şartlarında hastalıklar insanın üstüne gökten yağar gibidir, hastalıklar kendiliğinden başlar. Yemekten olsun, hareketsizlikten olsun. Kapalı olmaktan olsun hastalıklar türer orada. Ben hep şöyle dedim. Yanımda biri olsun ya da ben birinin yanında olayım. Başımıza böyle bir şey gelirse en azından butona basarsın yardım istersin.” Diyerek durumu özetledi.

Hiçbir zaman kendini cezaevi şartlarına teslim etmediğini ifade eden Bülent Şakar sözlerine şöyle devam etti, “Hep şunu söylüyordum; benim burada olduğumu, suçsuz olduğumu Allah biliyor. Ben buradan mutlaka çıkacağım. Ben böyle söyleyince arkadaşlar gülüyorlardı; fazla hayalci olma, bu ülkede bu kadar darbe yemişsin, bu kadar hayalci olma diye. Fakat ben bunu onların hukukuna güvenerek söylemiyordum ama içimde hep öyle bir umut vardı yani.”

Bülent Şakar, günlük cezaevi yaşantısı ile ilgili bir soruya,  günlük yaşantısını disiplinli bir şekilde düzenlediğini, yemek yeme konusunda kendisine sınırlama getirdiğini, günde sadece bir öğün yemek yiyip gündüzlerini oruç tutarak geçirdiğini, 15 senelik cezaevi yaşantısında 8 – 10 bin kitap okuduğunu, Felsefe Bölümünü okuyup bitirdiğini, Kur’an – ı Kerim’i meale gerek olmaksızın anlayacak kadar Arapça öğrendiğini anlattı.

Cezaevlerinin düzenine ilişkin bir soruya cevaben cezaevi müdürlerinin çok fazla inisiyatife sahip olduğunu aktaran Bülent Şakar, “Cezaevi müdürleri kullandıkları inisiyatifle zindan içinde zindan yaşatıyorlardı. Örneğin ben tahliye olmadan 2 sene önce görevde olan müdür mahrem eş görüşmelerini herkese uyguluyorken, ondan sonra gelen müdür birkaç adli mahpus dışında bunu ve ödül telefon uygulamasını kaldırmıştı. Bu bakımdan cezaevlerinde kanunların değil müdürlerin borusu ötüyor.” dedi.

Söyleşinin sonunda söz alan Kaya Kartal cezaevlerinde yaşanan sıkıntıların karşısında bu tür çalışmalarla, söyleşilerle, çeşitli açıklamalarla, ziyaretlerle, yazışmalarla ve çeşitli zorlamalarla bilinç oluşturmak gerektiğini belirtti. Kartal, Yeniden Yargılamalar konusunda Adalet Bakanının ve Ağır Ceza Mahkemelerinin oluşacak yoğunluğu gerekçe göstererek toptan reddiyeci bir bakış açısına sahip olduklarını, insanların hayatlarının tükenişinin yoğunluk bahanesiyle görmezden gelindiğini, artık tek tek yeniden yargılama çözümünün aşılıp esaslı bir kanuni düzenleme ile Müslüman mahpusların, siyasilerin toptan yararlanacağı bir düzenlemeyi talep etmek gerektiğini belirtip, katılımcılara ve söyleşi konuğu Bülent Şakar’a teşekkür ederek programı sonlandırdı.

 

 

 

FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Seminer & Panel & KonferansTarih 2016-12-24
Okunma Sayısı : 1860
Şube ve Temsilcilerimiz
istanbul
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER İSTANBUL ŞUBESİ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk. No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (212) 526 2440 | Faks: +90 (212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4645485