Mazlumder kurucusu, Eski İstanbul Şube Başkanı, aktivist, şair ve yazar Ahmet Mercan; 14. İHO’nun ilk dersinde, İNSAN HAKLARININ DÜŞÜNSEL SERÜVENİ – TEMEL İNSAN HAKLARI başlığı altında, batı açısından, Kadim Yunan Filozoflarından günümüze Hukuk Metinlerinin ve bu metinlerdeki İnsan Hakları söylemlerinin sürecini, gelişimini, buna mukabil İslam’ın Hukuk ve İnsan hakları bağlamındaki kaide ve söylemlerini anlattı.
1948 de kaleme alınan Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin, Batı Kültürü’nün temelleri olan Kadim Yunan’dan neşet ettiğini vurgulayıp, Yunan şehir devleti Polis’den başlayarak biz (şehir devletinde yaşayan ve vergi verenler) ve barbar/yabancı/ötekiler (şehir devleti surlarının dışında yaşayanlar/tebaa) ayrımına bir çözüm getirmediğini vurguladı.
Stoacılar, Panteistler, Roma Tanrı Devleti ve Hristiyanlığın İnsan Haklarına etkileri, şehirleşme, toplumsallaşma ve ötekiler kavramları ile paylaşma sürecinin serüvene katkıları, Evrensel Tabii Hukuk (Doğal Hukuk), Pozitif Hukuk, Devlet ve Anayasa kavramlarının devreye girmesi, İnsan Hakları sürecinin aydınlanma (aklın tanrı yerine, bilimin dinin yerine konması) ile geldiği noktada “cogito ergo sum” ‘un düşünen insanı değil aydınlanmacıların düşünce teorisini ifade ettiğinden bahsetti.
Buna mukabil Hz.Adem’den beri İslam’da İnsan Hakları‘nın adalet çatısı altında, hayatın her alanında daim olduğunu, her ilişkinin adalet kökeninde geliştiğini, dayatmayı kabul etmeyen İslam’ın, insanı dünyaya ne kadar ince bir iple bağlı ise o kadar özgür kıldığını ifade etti.
İslami metinlerin, Medine Vesikası, Endülüs Uygulamaları ve tabii ki İnsan Hakları’nın kaynağı Kur’an’dan örneklerle batı ve gayrı müslim dünyaya karşı İnsan Hakları zirvesi örneği olduğuna vurgu ile Hristiyan Batı’nın hala ayrımcılığı (ben ve öteki) aşamamış olduğunu, günümüzün temel sorununun da bu olduğundan bahisle, Irak’ı işgal eden ABD elçisinin “Bizim de çocuklarımızın geleceğini düşünme hakkımız var” sözü ile bu kanıyı pekiştirdiğini söyledi.
Batının insan hakları metinleri düzenlemesinin altında kendi düzenini korumak fikrinin yattığını, menfaati zarar gördüğünde bu metinlerin bir hükmünün olmadığını, gerçek İnsan hakları uygulama örneklerinin İslam toplumunda yaşandığını, günümüzde insan haklarını uygulayan bir devletin olmadığını, batının “bizim öğretmenimiz olmadığını”, insan haklarının alt başlıklara ayrılıp bölünmesinin/parçalanmasının, sürece faydadan çok zarar verdiğini belirtti.
Özellikle İnsan Hakları Aktivistlerinin bilgi ve birikimlerini topluma ve sonraki nesillere aktarmak üzerine de çalışmasının gerekliliğinden bahisle dersini bitirdi.