Yahya Yıldırım: “Öldüremedikleri mahpusları F tipi hücrelerde çıldırtmak istiyorlar.”

MAZLUMDER Cezaevi Komisyonu tarafından düzenlenen “Cezaevi Söyleşileri”nin 28.’si, 11 Nisan Cumartesi günü 15 yıl cezaevinde tutulduktan sonra geçen yıl tahliye edilen eski mahpus Yahya Yıldırım’ın katılımı ile gerçekleştirildi. Program, MAZLUMDER Cezaevi Komisyonu Başkanı Av. Kaya Kartal’ın açılış konuşması ile başladı. Kartal, kısa bir açılış konuşmasından sonra sözü Yahya Yıldırım’a bıraktı.

Yıldırım, kendisini kısaca tanıttıktan sonra cezaevlerine ilişkin notlarını aktarmaya başladı. İstanbul’da yaşayan ve ilk cezaevi tecrübesini dergi çalışmaları sebebi ile yaşadığını ifade eden Yıldırım; 1993 yılında İbda fikriyatı çerçevesinde yayın yapan “Taraf” dergisi ile tanıştığını ve bu vesile ile dergi çalışmalarına başladığını belirterek, daha önce karakola bir defa bile girmemiş olmasına rağmen 1993 yılında dergi çalışmaları nedeni ile ilk defa gözaltına alındığını söyledi. Yıldırım yaşadıklarını şöyle anlattı; “Taraf dergisindeki çalışmalarım sebebi ile hayatımda ilk defa 1993 yılında gözaltına alındım. Derginin her bir sayısı için yüzlerce dava açılıyordu. Dergide çalışan, dergiyi dağıtan, dergiyi okuyan, kısaca dergi ile en küçük bir ilişkisi olan herkes o günlerde gözaltına alındı.  O süreçte ben de gözaltına alındım ve Gayrettepe’de 13 gün işkence gördüm. Çıkarılan dergiler nedeni ile sen değil fikirlerin kurşun sıkıyordu birilerine.”
 
Bu gözaltı süreci sonrası serbest bırakıldığını belirten Yıldırım, 1994 yılına kadar dergi çalışmalarına devam ettiğini ve 1994 yılında ikinci defa gözaltına alındığını, bu gözaltı işlemi neticesinde yaklaşık 6 ay cezaevinde tutulduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti; “İkinci defa gözaltına alındığımda benimle birlikte tanımadığım iki kişiyi daha gözaltına aldılar. Bizi, İbda-C hareketi içinde örgütün yeni bir cephesini açmakla ve beni de bu cephenin lideri olmakla itham ettiler, işkence her ne kadar fiziksel olarak karakolda yapılsa da, o dönemki soruşturmalarda işkence; polis gözaltıları, savcılıktaki haksız ve hukuksuz ifade işlemleri, göstermelik doktor muayeneleri ve önceden hüküm verilmiş hakim sorguları ile soruşturmanın bütününü kapsıyordu. O yıllarda bana ve benim gibi birçok Müslüman’a da aynı zulüm ve işkenceler uygulandı.”

İkinci defa gözaltına alındıktan sonra Metris Cezaevi’nde altı ay kadar tutuklu kaldığını söyleyen Yıldırım, cezaevinden tahliye edildikten sonra yine dergi faaliyetlerini sürdürdüğünü ve bu arada 28 Şubat 1997 tarihinde de cezasının kesinleştiğini, cezasının kesinleşmesinden sonra 1999 yılında yakalandığını ve Metris Cezaevi’ne gönderildiğini belirtti. “Bir gün yolda yürürken sivil bir araç yolumu kesti ve polis olduğunu söyleyen kişiler beni yaka paça bu araca soktular. Yakalanmamdan hemen sonra beni Metris cezaevine gönderdiler. O dönem Metris’te benimle birlikte 67 İbda-C gönüllüsü mahpus bulunuyordu.” diyen Yıldırım, Metris Cezaevi’nde geçirdiği döneme ilişkin 5 Aralık ve 25 Ocak ‘Noel Baba’ operasyonlarına da değinerek şunları anlattı: “Sözde bizi ıslah etmeye çalışanlar, bu operasyonlarla öldürme kastı ile bize saldırdılar. Üzerimize kurşunlar ve gaz bombaları ile saldıranlara karşı biz sadece can güvenliğimizi muhafaza etmeye çalıştık ve bunu başardık. Operasyonu meşrulaştırmak için diş macunundan bomba yaptığımızı bile iddia ettiler.”

Metris Cezaevi’nden sonra ise Eskişehir Özel Tip ve Bolu F Tipi Cezaevleri’ne sevk edilen Yıldırım, koğuş sisteminin avantaj ve dezavantajlarından bahsettikten sonra F tipi cezaevleri ve tecrit uygulamaları hakkında konuşarak; “Öldüremedikleri mahpusları F tipi hücrelerde çıldırtmak istiyorlar. Tecrit politikaları ile bu gayelerini pekiştiriyorlar. Bizler çıldırmadık, çıldırmayacağız da…” ifadelerinde bulundu.

Cezaevinde yaşanan sorunlara ilişkin de açıklamalarda bulunan Yıldırım, cezaevlerinde başta revir ve hastaneye ulaşım anlamında ciddi sıkıntıların yaşandığını, kalp krizi vakasına bile müdahalenin en erken 1 saatte yapılabileceğini, hastane sevklerinin aylarca bekleyebildiğini, hastanelere kelepçelerle götürülüp muayenelerinin kelepçeli olarak yapılmaya çalışıldığını, muayene sırasında hasta mahremiyetinin çiğnendiğini ve muayene odasından asker çıkmadığı için kendisinin de tedaviyi reddettiğini vurguladı.

Yıldırım, Rutin aramalar dışında bazen ayda 3 defa yapılan ani aramalar ile mahpusların yıpratıldığını belirtip, aileler tarafından yapılan ziyaretlerin; cezaevlerinin uzaklığı, ziyaret saatlerinin kısa oluşu ve aramalardaki onur kırıcı uygulamalar dolayısıyla çekilmez hale getirildiğini ifade etti.

Son olarak 28 Şubat süreci yargılamaları hususunda konuşan Yıldırım; “O dönemin yargılamaları tamamen iptal edilmelidir. Zira dosyalardaki tüm deliller hukuka aykırı ve kurgulanmış yalanlardır. 28 Şubat; yargılamalar, işkenceler, zorla imzalattırılmış ifade tutanakları, göstermelik savcılık işlemleri, yalan dolu iddianameler, hukuktan ve adaletten yoksun DGM yargılamaları üzerine inşa edilmiş bir dönemin adıdır.” ifadelerinde bulundu.

Program, katılımcıların sorularının cevaplanması ile son buldu.

MAZLUMDER İstanbul Şubesi Basın Bürosu
 
FAALİYET BİLGİLERİKategori Adı Seminer & Panel & KonferansTarih 2015-04-16
Okunma Sayısı : 1637
Şube ve Temsilcilerimiz
istanbul
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER İSTANBUL ŞUBESİ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk. No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (212) 526 2440 | Faks: +90 (212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4644717