Uluslar Arası Ceza Mahkemesi Hakkında
2. Dünya Savaşından sonra kurulan Nuremberg ve Tokyo mahkemelerinden bu yana yarım yüzyılı aşkın bir süredir, sadece iki ’ad hoc’ (geçici nitelikte) Uluslar arası Ceza Mahkemesi kurulmuştur. 1993’te ’Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ ve 1994’te ’Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ kurulmuştur. Halen devam eden tutuklamalar ve yapılan yargılamalar ile gittikçe artan bir etkiye sahip olmalarına rağmen, bu mahkemeler iki belirli zaman ve bölgede işlenen suçlarla sınırlandırılmıştır. Güvenlik Konseyi, 1993’ten beri Çeçenistan, Irak, Doğu Timor, Kamboçya, Guatemala, Liberya, Somali vs. bir çok ülkede bazı büyük olaylar için benzer mahkemeleri kurmayı başaramamıştır. Bunun nedeni kısmen yeni mahkemeler kurmanın maliyeti olmakla birlikte, asıl neden bu konuda siyasi niyetin olmamasıdır.

UCM’NİN KURULUŞU
UCM’nin kuruluşu, uluslararası alanda sivil toplum örgütlerinin en büyük başarılardan birisidir. Devletlerin kendi aralarında pek kolay yanaşmayacağı böyle bir mahkeme, farklı ülkelerde bir çok sivil toplum kuruluşunun (STK) yoğun çabası sonucu gerçekleşmiştir. Halen dünya çapında çalışan UCM koalisyonun 2000’den fazla STK üyesidir. (Bakınız: www.iccnow.org). Yakın zamanda kurulan ve Türkiye’nin belli başlı İnsan hakları kuruluşlarının üye olduğu UCM Türkiye Koalisyonu da çalışmalarına başlamıştır.

Hazırlık çalışmalarından sonra 1998 yılında İtalya’nın başkenti Roma’da yapılan konferansta, UCM’nin kuruluşunu öngören ’Roma Statüsü’ BM’ye üye ülkelerin 21 çekimser ve 7 ret oyuna karşı 120 kabul oyuyla ve oyçokluğu ile kabul edildi. Roma Statüsü, suçları, mahkemenin nasıl çalışacağını ve devletlerin mahkeme ile işbirliği için neler yapmaları gerektiğini tanımlar. Statü’de Mahkemenin 60 ülkece onaylanması şartıyla hayata geçeceği belirtilmiş ve 60. onayın 1 Temmuz 2002 itibariyle gerçekleşmesiyle birlikte UCM’nin yargı yetkisi başlamıştır. Roma Statüsünü şu ana kadar 139 ülke imzalamış, bunlardan 102’si onay işlemlerini tamamlamıştır. Mahkemenin merkezi Hollanda’nın La Haye şehrindedir.
Dünyanın bir çok ülkesinde, özellikle savaş suçları bakımından, bu suçları işleyenler kendi ülkelerinde kahraman olarak algılanabilmekte ve bu nedenle herhangi bir yargılama veya yaptırıma muhatap olmamaktadır.

Tüm ulusal ve uluslararası normlara karşılık milyonlarca insanın savaş, soykırım ve insanlığa karşı suçların kurbanları olmaya devam etmesi; buna karşılık suçluların cezasız kalmasının, kendilerinden sonra işlenebilecek suçların faillerine cesaret kaynağı olduğu da açıktır.
UCM ile bireylerin işledikleri uluslararası nitelikteki suçlar için cezai sorumluluğun tesis edilmesi ile uygulanacak yaptırımların, işlenmesi muhtemel suçlar açısından engelleyici bir rol oynaması, cezasızlığın sona erdirilmesi ve mağdurlar için adaletin temin edilmesi hedeflenmiştir. Sayılan suçları işlediğinden şüphelenilen kişilerin, sosyal statüsü ve görevi ne olursa olsun, yargılanabilmesi ihtimalini de ortaya çıkaran mahkeme, yargılama usulleri ve çalışma sistemi ile cezasızlığın sona erdirilmesi amacını taşımaktadır.

Sadece Statü’nün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işlenen suçlar üzerinde, ulusal mahkemelerin yetkisini tamamlayıcı nitelikte bir yargılama yetkisine sahip olan mahkeme, 18 yaşından küçükler hariç herkesi yargılama yetkisine sahiptir. Devlet başkanları ve üst düzey yetkililerin mahkemenin yargı yetkisinden bağışıklığı yoktur. Kişiler bakımında dikkate değer en önemli özellik mahkemenin devletleri veya tüzelkişileri değil, gerçek kişileri yargılama yetkisine sahip olmasıdır.

Roma Statüsü, mağdurun davaya katılımını, mağdurların ve tanıkların korunmasını ve, tazminat (giderim) hakkını öngörmektedir. Statü uyarınca, mağdurlar, davanın ilgili aşamalarında, UCM’ye görüşlerini sunabilirler.

Roma Statüsü, UCM’nin her zaman sanığın haklarına riayet ederek, adil ve tarafsız bir yargılamanın yapılması için gerekli koşulları sağlamasını şart koşar.

UCM SAVCILIĞI
Diğer ceza yargılamalarından farklı olarak UCM’de savcılık, davada bir taraf değil, mahkemenin gerçeği bulmasına yardımcı olan bir organdır. Savcılık Statü’de öngörülen bir suç ve failleri hakkında yüksek derecede kuşku taşıdığında mahkemeye başvurabilir. Bu başvuru üzerine, ön yargılama yapmakla görevli mahkeme, esas hakkında dava açılmasına gerek olup olmadığına karar verecektir. Savcı, aldığı duyum ve ihbarlar harekete geçebileceği gibi güvenlik konseyinin başvurusu üzerine de harekete geçebilir. Ayrıca, Roma Statüsüne taraf olmayan bir devlet, bazı olaylarla sınırlı olmak üzere, ’ad hoc’ olarak UCM’nin yetkisini tanıyabilir.

Ön yargılama sonucunda esas yargılama yapılmasına karar verilmesi halinde, dosya esas yargılama ile görevli mahkemeye gönderilecek ve yapılan yargılama sonucunda verilen karar sözlü olarak açıklanacak, gerekçeli karar ise yazılı olacaktır. Verilen hükme ve ara kararlara karşı temyiz yoluna başvurmak mümkündür.

UCM, suçun işlendiği ya da vatandaşları bu tür suçlardan şüpheli olan devletlerin mahkemeleri yargılama konusunda isteksiz davranırsa veya yetersiz kalırsa harekete geçebilecektir. UCM savcısı, adli onama gerektiren bir konuda, kurbanlar ve aileleri, hükümetler arası organizasyonlar, sivil toplum örgütleri, BM ve devletler gibi, kimi kaynaklardan sağlanan bilgilere dayanarak soruşturma açabilir. UCM Savcısı bağımsız olup BM Güvenlik Konseyi’nin talepleriyle bağlı değildir.

UCM’NİN YARGI YETKİSİNE GİREN SUÇLAR
Roma Statüsüne göre UCM’nin yargı yetkisine sahip olduğu suçlar dört tanedir.
1 - Soykırım Suçları: Soykırım suçu, 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesinin Önlenmesi ve Sorumluların Cezalandırılması Sözleşmesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve bu Sözleşme ile getirilen tüm düzenlemelere, hiçbir değişikliğe uğramaksızın, UCM Statüsünde yer verilmiştir. Buna göre, soykırım suçu, bir ulusal, etnik, ırksal veya dini grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi amacıyla belirtilen şu eylemlerden birisinin işlenilmesi anlamına gelmektedir: Grup üyelerini öldürme, ciddi bedensel veya ruhsal zarar verme, grubun kısmen veya tamamen fiziksel tahribine yol açacağı hesaplanan yaşam şartlarına grubu kasten maruz bırakmak, grup içerisinde doğumu önlemeye yönelik önlemler koymak, grubun çocuklarını zorla başka bir gruba transfer etmek,

2 ’ İnsanlığa Karşı Suçlar: Bir sivil halka karşı, genel veya sistematik bir biçimde, girişilen saldırılara bağlı ve yapılan saldırının farkında olarak işlenilen fiiller şeklinde kısaca tanımlanabilecek olan insanlığa karşı suçlar Roma Statüsünün 7. maddesinde yer almaktadır. Yapılan fiillerin kapsamını oldukça genişleten bu maddeye göre, kasten öldürme, toplu yok etme, köleleştirme, halkın sürülmesi ya da zorla nakli, uluslararası hukukun temel hükümlerinin ihlali sonucu hapsetme ya da fizik özgürlüğünden başka biçimde ağır yoksun bırakma, işkence, ırza geçme, cinsel köleleştirme, fuhşa zorlama, hamileliğe zorlama, zorla kısırlaştırma ve benzer her türlü diğer cinsel zorlama, siyasal, ırkçı, ulusal, etnik, kültürel, dinsel ya da cinsel nedenlerle ya da uluslararası hukukta kabul edilemez olarak benimsenen evrensel başka ölçütlere bağlı olarak herhangi bir gruba ya da herhangi bir belirlenebilir topluluğa zulmetme, zorla kaybetme, hiç canlı bırakmama emrinde bulunma, apartheid, fiziki bütünlüğe ya da fiziki ya da ruh sağlığını ağır kayıplara ya da büyük acılara bilinçli olarak neden olacak nitelikte öteki insanlık dışı muameleler insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilebilmektedir.

Diğer kategorilerin yanında ayrıca böyle bir suç kategorisine ihtiyaç duyulmasının nedeni, savaş zamanı dışında işlenen bazı suçlar ile devletlerin kendi vatandaşlarına karşı işlediği suçların (örneğin Nazi Almanya’sında Alman Yahudilerinin katledilmesi gibi) savaş, soykırım ya da saldırı suçu kapsamında değerlendirilememesidir.

3 ’ Savaş Suçları: 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ile bu Sözleşmelere 1977’de eklenen Protokollerde, uluslar arası ceza hukuku bakımından savaş suçlarına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca bu konuda örf adet kuralları da söz konusudur. Cenevre Sözleşmelerinde belirtilen, silahlı çatışma sırasında teslim olan birini kasten öldürmek, gayrı insani muamele, askeri eşya olmamış eşyanın tahrip edilmesi, düşman tarafında yer almayan sivillere zarar verilmesi, ateşkes belirtilerinin yanlış kullanımı gibi suçlar savaş suçu oluşturur.

4 ’ Saldırı Suçları: UCM’nin yargı yetkisine giren suçları belirten statünün 5. maddesinde saldırı suçuna da yer verilmekle birlikte aynı maddenin 2. fıkrasında UCM’nin bu suç bakımından yargılama yetkisini ’Statünün 121 ve 123. maddelerine uygun bir biçimde tanımlanması ve bu yetkinin hangi durumlarda kullanılacağını ortaya koyan bir hükmün kabul edilmesinden sonra’ yerine getireceği ifade edilmiştir. Kısacası, bu suçun tanımı, unsurları ve hangi tür eylemlerin bu suç kapsamında yer alacağı üzerinde bir uzlaşmaya varılamamış; bu konu 2009 yılında yapılacak olan değerlendirme toplantısına ertelenmiştir.

Ancak, bu durum Statü’nün yıllar önce kabul edilen Nuremberg Statüsünün bile gerisinde kalması sonucunu doğurduğu için UCM’nin eleştirilmesine neden olmaktadır.

YARGI YETKİSİNİN KAPSAMI
UCM’de yargı yetkisinin kapsamı kişi, zaman ve yer bakımından şu şekilde özetlenebilir:
Kişiler Bakımından: Mahkeme 18 yaşından küçükler hariç herkesi yargılama yetkisine sahiptir. Devlet başkanları ve üst düzey yetkililerin mahkemenin yargı yetkisinden bağışıklığı yoktur. Mahkeme, devletleri veya tüzelkişileri değil, gerçek kişileri yargılar.

Zaman Bakımından: UCM sadece statünün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işlenen suçlar üzerinde yargılama yetkisine sahiptir. Mahkeme kuruluşundan önce işlenmiş suçlar için yargılama yetkisine sahip değildir. Mahkeme ancak, Roma Statüsü´nün yürürlüğe giriş tarihi olan 1 Temmuz 2002 tarihinden sonra işlenen suçlar hakkında yargılama yapabilecektir.

Yer Bakımından: Yer bakımından herhangi bir sınırlaması olmayan mahkeme, sözleşmeye üye her taraf devletin toprakları üzerinde görev ve yetkilerini kullanabilir. UCM’nin merkezi La Haye olmasına rağmen gerekli görülen hallerde mahkeme başka yerlerde de toplanabilir.
Bunlara ek olarak UCM açısından tamamlayıcılık ilkesi geçerlidir. Bu özelliği nedeniyle, taraf devletlerin ulusal mahkemelerinde yargılama yapılması halinde kural olarak UCM’de yargılama başlatılamaz. Ancak, ulusal mahkemedeki yargılamanın göstermelik veya etkisiz / yetersiz olduğu anlaşılırsa ya da adil yargılama kurallarına uyulmazsa UCM harekete geçebilir.

UCM, aşağıdaki hallerde kişiler hakkında soruşturma açmak için yetkilidir:
1- Suçlar, Roma Statüsü’nü onaylayan devletin toprakları dahilinde işlendiğinde;
2- Suçlar, Roma Statüsü’nü onaylayan bir devletin vatandaşı tarafından işlendiğinde;
3- Roma Statüsü’nü onaylamayan bir devlet, suç karşısında mahkemenin yargı yetkisini kabul ettiğine dair bir bildirimde bulunduğunda;
4- Suçların işlenmesi, uluslararası barış ve güvenliği tehdit veya ihlal ettiği durumlarda BM Güvenlik Konseyi durumu BM Şartı Bölüm 7’ye uygun şekilde mahkemeye gönderdiğinde UCM yetkilidir.

UCM’de bir davanın açılmasının üç yolu vardır:
1 ’ BM Güvenlik Konseyinin talebi: BM Güvenlik Konseyi savcıdan talepte bulunabilir. Bu halde Statüye taraf olmayan bir devletin topraklarında veya taraf olmayan bir devletin vatandaşı tarafından suç işlenmiş olsa dahi mahkeme yargı yetkisine sahip olabilecektir.

2 ’ Sözleşmeye taraf devletin talebi : Roma Statüsüne taraf devletler, UCM yargılama yetkisini haizse işlenen suç veya suçların soruşturulması için savcıdan talepte bulunabilirler

3 ’ UCM Savcılığının başvurusu: Mahkeme Savcısı, mahkemenin yargı yetkisini görmesi halinde mağdur (kurban) veya ailesi de dahil olmak üzere her hangi bir kaynaktan gelen bilgiye göre soruşturma başlatabilir. Bu kapsamda özel kişi veya kuruluşların mahkeme savcısına müracaat etmeleri mümkündür.

UCM’DE YARGILAMA AŞAMALARI
UCM’nin yargılama aşamaları Roma Statüsü ile belirlenmiştir BM Güvenlik Konseyinin talebi, Sözleşmeye taraf olan bir devletin talebi ya da UCM Savcılığının başvurusu üzerine harekete geçebilmektedir. Buna göre; UCM yargılaması ön yargılama, esas yargılama ve kanun yolu (temyiz) aşamalarından oluşmaktadır.

1 - Ön Yargılama: Mağdurların başvurusu veya diğer herhangi bir kaynaktan gelen bilgiler temelinde savcılığın, işlenen suç ve suçun failleri hakkında kuvvetli şüphe duyması durumunda ön yargılama yapmakla görevli mahkemeye (ön dava dairesine) başvurusu üzerine, ön yargılama yapmakla yetkili mahkeme, esas hakkında dava açılmasına gerek olup olmadığına, yeni kanıtların toplanmasına veya savcılığın yaptığı başvurudaki suç nitelemesinin değiştirilmesine karar verebilecektir.

2 - Esas Yargılama : Ön yargılama sonucunda esas yargılama yapılmasına karar verilmesi halinde, dosya esas yargılama ile görevli mahkemeye (dava dairesine) yollanacaktır. Bu mahkemede iddianame okunacak, deliller sunulacak, sunulan delillerin değerlendirilmesi yapılacak ve sonuçta mahkeme esas hakkında kararını verecektir. Yapılan yargılama sonucunda verilen karar sözlü olarak kamuya açıklanacak, gerekçeli karar ise yazılı olacaktır.

3 ’ Temyiz : Mahkemenin ara kararlarına ve esas hakkındaki kararlarına karşı kanun yolu (temyiz) açıktır. Temyiz başvurusu üzerine mahkeme, esas hakkındaki kararı değiştirebilir, veya yeniden yargılama yapılması için dosyayı esas hakkındaki yargılamayı yapan mahkemeye gönderebilir.

YAPTIRIMLAR VE İNFAZ
UCM suçları sabit görmesi durumunda, vereceği mahkumiyet kararı ile, yargılananları, para cezası, mallarının müsaderesi (mal varlığına el koyma), 30 yıla kadar hapis ve müebbet hapis cezasına çarptırabilecektir. Ayrıca mahkeme mağdurlar için de, eski hale getirme, tazminat, rehabilitasyonu da içeren giderim kararı verebilir.

Hapis cezası verilmesi durumunda, bu konuda talip olan herhangi bir ülkenin cezaevinde ceza infaz edilebilecektir. İnfaz, UCM’nin denetiminde olup uluslar arası standartlara uygun olması gerekir. Hapis cezasının infaz usulü, infaz yapılan ülkenin hukuk sistemine göre olacaktır.

UCM’DE DEVAM EDEN SORUŞTURMALAR
UCM’nin kuruluşundan sonra UCM savcılığına çok sayıda başvuru yapılmış, Irak, Kolombiya, Burundi, Gürcistan, Fildişi Sahili, Lübnan gibi ülkelerle ilgili şikayetler yapılmış, henüz Savcılık araştırmasındadır. UCM’de halen devam eden soruşturmalar 4 Afrika ülkesi ile ilgilidir. Bunlar;
1 ’ Uganda
2003 Aralık ayında, Uganda Devlet Başkanı ’Tanrı´nın Direnişi Ordusu’ (TDO) ile ilgili durumu UCM´ye götürme kararı almış, UCM Başsavcısı, konu ile ilgili olarak soruşturma açıldığını duyurmuş, ardından soruşturmayı Ön Yargılama Dairesine taşımıştır. Mahkeme, 2005´te TDO´nun 5 lideri hakkında cinayet, kölelik, seks köleliği, tecavüz suçları nedeniyle insanlığa karşı suç; ve ayrıca cinayet, tecavüz, sivillerin öldürülmesi ve yağma suçlarından da savaş suçu işledikleri gerekçesiyle tutuklama kararı çıkartmıştır. Henüz sanıklardan hiçbiri henüz yakalanamamıştır.
2 ’ Sudan (Darfur)
2005 yılında, BM Güvenlik Konseyi, Sudan´ın batısında yer alan Darfur eyaletindeki olayları UCM´ye taşımıştır. Savcı, soruşturma açmış ve konuyu Ön Yargılama Dairesine taşımıştır.
3 ’ Kongo
Demokratik Kongo Cumhuriyeti Devlet Başkanı, UCM savcısına, ülkesinde gerçekleştirilen ve Roma Statüsü kapsamında yer alan suçlara ilişkin soruşturma açılmasını talep eden bir mektup göndermiştir. UCM savcısı, ön araştırmasını tamamladıktan sonra, 2003 yılında Kongo´daki durumu yakından inceleyeceğini açıklamış ve 2004 yılında da olayı Ön Yargılama Dairesine taşımıştır. Kongo Vatanseverleri Birliği lideri Thomas Lubanga, 17.03.2006 tarihinde mahkeme kararıyla tutuklanan ilk kişi olmuştur. Bu dosyada çocuk asker kullanımı, çocuk cinayetleri ve tecavüzleri gibi suçlamalar arasında öne çıkmaktadır.
4 - Orta Afrika Cumhuriyeti
Orta Afrika Cumhuriyeti eski devlet başkanı ve başkan yardımcısı tarafından işlenen suçları araştıran yerel mahkeme, olayın araştırılması ve soruşturulmasında yetersiz kalabileceğinden hareketle UCM savcısından konuyla ilgili soruşturma başlatmasını talep etmiş, UCM Savcısının hazırlık aşamasının ardından konu Ön Yargılama Dairesine taşınmıştır. Bu dosyada, eski hükümet yetkilileri hakkında cinayet, tecavüz ve Orta Afrika Cumhuriyetinin kuzeyinde yaşayan yerlilere yönelik soykırım iddiaları yer almaktadır.

UCM VE TÜRKİYE
Türkiye Roma Statünü henüz imzalamamış, buna karşılık konuyla ilgili yasa değişikliklerinde önemli adımlar atılmıştır. Son Anayasa değişikliği ve Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yapılan düzenleme ve değişikliklerde UCM gözönüne alınmıştır.

Anayasa’nın ’Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar’ başlıklı 38. maddesinde yapılan değişiklikler, Türk vatandaşlarının UCM’ ye teslim edilmesine olanak sağlayacak düzenlemeye yer verilmiş ve ’Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez.’ şeklinde düzenlenmiştir. Aynı şekilde 90. maddede yapılan değişiklikle Roma Tüzüğü’nün iç hukuktaki yeri netleştirilmiştir. Anayasanın 90. maddesine eklenen son fıkra ile usulüne göre kabul edilmiş uluslar arası anlaşmaların iç hukuk normu haline geldiği ve uluslar arası anlaşma ile kanunlar arasında çatışma olması halinde uluslararası anlaşmanın uygulanacağı düzenlenmiş; uluslar arası anlaşmaların Anayasa’ya aykırılığının iddia edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Keza, 2005 yılında kabul edilip yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) UCM ile ilgili maddeler yer almıştır. ’Geri Verme’ başlıklı 18. maddenin 2. fıkrası (2) ’Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere, vatandaş suç sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez.’ şeklinde düzenlenmiştir.

Yeni TCK ile Roma Statüsünde yer alan soykırım ve insanlığa karşı suçlar tanımları açıkça düzenlenmiştir. 76. maddede Soykırım suçu, ’Bir plânın icrası suretiyle, millî, etnik, ırkî veya dinî bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur’ şeklinde tanımlanmış ve soykırım suçunu oluşturan fiiller tek tek sayılmıştır. 77. madde de ise, insanlığa karşı suçlar düzenlenmiştir. Madde de ’ Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefî, ırkî veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plân doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur: ...’ şeklinde yapılan düzenlemeler ile Statüde yer alan tanımlamalara paralellik göstermektedir.

Siyasi açıdan ele aldığımızda, başta, Türkiye´nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine adaylığı olmak üzere farklı bir çok sebepler Türkiye’nin Roma Statüsüne taraf olmasını etkileyebilecektir. AB üyesi ve AB’ye aday ülkeler arasında sadece Türkiye Roma Statüsüne taraf değildir. AB, bir çok defa Türkiye’ye Roma Statüsüne katılması için çağrıda bulunmuş ve bunun AB değerleri ve demokratik modelin vazgeçilmez bir unsuru olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Ekim 2004 tarihinde Avrupa Parlamenterler Meclisinde yaptığı konuşmada açıkça Türkiye’nin Roma Tüzüğü’nü onaylayacağını ve UCM’ ye taraf olacağını belirttiğini de eklemek gerekir.

UCM’YE YÖNELİK ELEŞTİRİLER
UCM’nin yetki alanına giren saldırı suçu hakkında statüdeki maddelere uygun olarak herhangi bir tanımın yapılmaması ve bu suçun unsurlarının netlik kazanmamış olması UCM’nin bu suçtan dolayı bir yargılama yapmasına engel olmaktadır.

Ayrıca statüye göre UCM’ye taraf olmayan ABD vatandaşlarının UCM’de yargılanabilmeleri için Güvenlik Konseyinin savcılığa suç duyurusunda bulunması gerekir. Ancak ABD’nin BM’nin veto hakkına sahip kurucularından biri olması bu durumun gerçekleşme olasılığını ortadan kaldırmaktadır. Anılan bu iki durum UCM’nin eleştirilmesine ve mahkemenin etkinliğine duyulan güvenin azalmasına neden olmaktadır.

Tartışmaların odaklandığı noktalardan biri de, tamamlayıcılık ilkesi kapsamında UCM’nin güçsüz ülkeleri yargılayacağı, güçlü ülkelerin ise mahkemenin önüne çıkarılmasının mümkün olamama ihtimalidir. Ancak Roma Statüsü ile UCM’nin kapsamına alınan suçların niteliklerini göz önüne aldığımızda, UCM’nin ne denli önemli bir görev üstlenmiş olduğu da açıktır. Tamamlayıcılık ilkesinin amacı, taraf ülkelerin ulusal yargı bağımsızlığının korumaktır.

Bunların yanı sıra BM Güvenlik Konseyinde daimi veto yetkisine sahip 5 üyeden sadece 2’si UCM’ye taraftır (Fransa ve İngiltere). ABD, Rusya ve Çin’in UCM’ye taraf olmaması mahkemenin etkin çalışmasını olumsuz etkileyebilir.

ABD, olası durumlarda kendi vatandaşlarının UCM’de yargılanmasını engellemek için UCM’ye taraf bazı ülkelerle ikili anlaşmalar yapmış, UCM’nin kendisine karşı kullanılması halinde askeri güç kullanma derecesine varabilecek karşılık verebileceğini beyan etmiş ve buna ilişkin kanuni düzenleme dahi yapmıştır. Keza, İsrail’de ABD’ye birlikte UCM karşıtı politika yürütmektedir.
Yirminci yüzyılda yaşanan iki dünya savaşı, iç savaşlar ile son birkaç yılda ’terörizmle mücadele’ ve ’demokrasi götürme’ bahanesiyle yapılanların, gelecek yıllarda tekrarlanmasının önüne geçmek; uluslar arası barış ve güvenliği sürekli kılmak ve uluslar arası ceza yargılamasının adil ve objektif bir nitelik kazanması için UCM’nin güçlü ve güçsüz tüm ülkeler üzerinde etkin bir konumda olması gerekir.

SONUÇ
Savaşlar, işgaller ve iç çatışmalar ile baskıcı yönetimlerin işledikleri ağır suçların kovuşturulması ve sorumluların cezalandırılması insanlık için acil bir ihtiyaçtır. Aksi halde suçluların cezasız kalması hem de yeni katliam ve felaketlere davetiye çıkarması bakımından insanlık için bir felakettir. Bu nedenle, bu tür olayların tekrarlanması ve işlenen ağır suçların cezasız kalmaması için kurulan, kuruluşunda STK’ların çok önemli rol oynadığı UCM insanlık ve gelecek bir umuttur.

Çalışmaya henüz yeni başlamış sayılan UCM’nin taraf devletler için iç hukuklarını tamamlayıcı bağımsız bir ceza mahkemesi olması amaçlanmıştır.
ABD’nin karşı kampanyası ve güçlü devletlerin politikaları ile bir çok uluslar arası mekanizmanın akıbeti gibi, güçsüz devletlere karşı güçlü devletlerin bir aracına dönüşme ve etkisini yitirme ihtimali ve kaygıları varsa da, uluslar arası ceza adaletini sağlama beklentisine yönelik kuvvetli beklentiler mahkemeyi daha da güçlü kılmaktadır. UCM, insanlık için, suçluların cezasız kalmaması ve adaletin sağlanması için, somut olarak hayata geçirilmiş çok önemli bir adımdır.

KAYNAKLAR:
AKSAR, Yusuf. Uluslararası Suçlar, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Yeni Türk Ceza Kanunu, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt: 1, No: 1 ss. 43-56, 2005
AZARKAN, Ezeli. Nüremberg’ten La Haye’ye: Uluslar arası Ceza Mahkemeleri, Beta Yayınevi, 2003
KURAL, Bilgütay ’ DELEN, İbrahim. ’Uluslar arası Ceza Hukuku ve Irak Savaşı’, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt:79, Sayı 3, Yıl 2005 s.843-857
UCM Tematik Dosya (Uluslar arası Af Örgütü) www.amnesty-turkiye.org
Uluslar arası Ceza Mahkemesi ve İstanbul Barosunun Suç Duyurusu, İstanbul Barosu Yayınları, 2005
YAYIN BİLGİLERİKategori Adı MakalelerTarih 2007-02-23Yazar Mazlumder İstanbul
Şube ve Temsilcilerimiz
istanbul
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER İSTANBUL ŞUBESİ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk. No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (212) 526 2440 | Faks: +90 (212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4343282