Başakşehir-Güvercintepe Yıkım Olayları Gözlem ve Değerlendirme Raporu

 

Başakşehir-Güvercintepe’de 14 Mayıs’ta Belediyenin ruhsatsız binaları yıkımı sırasında gerçekleşen olaylar ile ilgili MAZLUMDER İstanbul Şubesi tarafından hazırlanan rapor, 20 Haziran Cumartesi yapılan basın açıklaması ile kamuoyuna duyurulmuştur.


-BAŞAKŞEHİR-GÜVERCİNTEPE YIKIM OLAYLARI GÖZLEM VE DEĞERLENDİRME RAPORUNU İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN-


GİRİŞ
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) olarak yaklaşık 19 yıllık kurumsal faaliyetlerimizde Dünyadaki ve Türkiye’deki her türlü hak ihlalinin teşhisi, teşhiri ve önlenmesi için elimizden gelen mücadeleyi vermeye çalıştık.
Bu bağlamda 14 Mayıs Perşembe günü Başakşehir ilçesi Güvercintepe mahallesinde seçim öncesi yapılan ruhsatsız binaları yıkmak isteyen polis kuvvetleri ile birlikte bölgeye gelen belediye ekiplerine bölge halkı direniş göstermiş; çıkan olaylarda bir okul bahçesine, bir eve, bir sivil toplum kuruluşuna gaz bombaları atılmış ve bir vatandaş polis tarafından dövülmüştür.
Türkiye'de hâlihazırda birçok ruhsatsız, imar planlarına aykırı yapılaşma bulunmaktadır. İmar planlarına aykırı yapılaşmalar özellikle seçim öncesi dönemlerde artmaktadır. Bunda siyasi partilerin seçim propagandalarını bu imara aykırı yapılara ruhsat vereceği vaadi üzerinden yapması da etkili olmaktadır. İmar planına aykırı gerçekleştirilen bu yapıların idare tarafından yıkılması nedeniyle söz konusu imarı yapan vatandaşların da bu imar için harcadıkları emek ve paralar heba olmaktadır.
1-YÖNTEM VE İÇERİK
MAZLUMDER konuyu tüm ayrıntılarıyla ortaya koymak ve kamuoyuyla paylaşmak amacıyla olayların akabinde bölgeye gitmiş ve bölgenin bağlı olduğu belediyenin başkanıyla, içerisine gaz bombası atılan okulun müdürüyle, bölgedeki sivil toplum kuruluşlarıyla ve bölgede yaşayan insanlarla görüşmelerde bulunarak bu raporu hazırlamıştır.
Bu çalışmanın amacı söz konusu olaylar neticesinde gerçekleşen hak ihlallerini tespit etmektir.
Araştırma çerçevesinde Hak İhlalleri Komitesi üyelerinden Mehmet Gümüş, Mehmet İzmir ve Av. Ramazan Korkut görevlendirilmiştir. Komite üyeleri bizzat olay yerine giderek çalışmalarda bulunmuşlardır.
Bu araştırma çerçevesinde:
- Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal,
- Tepe İlköğretim Okulu Okul Müdürü,
- Kameraların önünde polis tarafından darp ve kötü muameleye maruz kalan vatandaş
Hüseyin Pekdemir,
- Evine gaz bombası atılan vatandaş Eşref Özcan,
- Derneklerine gaz bombası atılan Bis-Der mensupları,
- Bölgede faaliyet gösteren Karadenizliler Derneği yöneticisi ile görüşülmüştür

Ayrıca; Basında olayla ilgili çıkan haberlerin taranmış ve raporu hazırlayan heyetin görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.








2-OLAYLAR
Yıkım için sabah 5.30-6.00’dan itibaren polis ekipleri ile birlikte bölgeye gelen belediye ekiplerinin yıkıma başlamasından sonra bölge halkı yıkıma direnmek için barikatlar kurmuş ve kendilerini etkisiz hale getirmek amacıyla gaz bombası kullanan polise taş atarak karşılık vermişlerdir. Bölgedeki Tepe İlköğretim Okulunun yanı başında yıkımı engellemeye çalışan vatandaşlar ve kolluk kuvvetleri arasında gerçekleşen olaylar sırasında okul bahçesine bir gaz bombası atılmış ve bahçede bulunan çocuklar gazdan etkilenmiştir. Çocukların bir kısmı sağlık ocaklarında, bir kısmı da hastanede tedavi görerek taburcu edilmiştir.
Geniş bir alanda devam eden olaylar sırasında, olayla hiçbir ilgisi bulunmayan bir apartman dairesine camları kırılmak suretiyle üç adet gaz bombası atılmıştır. Bu gaz bombaları dairenin yatak odasındaki beşikte yatmakta olan iki aylık bebeğin ve büyük kardeşinin çok yakınına düşmüştür. Bu sırada çocuklarını telaş içerisinde evden dışarıya çıkaran anne evin kapısını açık unuttuğunu, kimliği belirsiz kişilerin eve girerek evi dağıttığını ve sandıkta bulunan toplam değeri 20.000 TL’yi bulan nakit para ve ziynet eşyasının çalındığını iddia etmiştir. Atılan gaz bombası nedeniyle gazdan etkilenen çocuklar hastaneye kaldırılmış tedavi görmüş ve taburcu edilmiştir.
Hüseyin Pakdemir isimli vatandaş kameraların önünde polis tarafından tarafından darp ve kötü muameleye maruz kalmıştır.
Yine olayların gerçekleştiği bölgede faaliyet gösteren Bis-Der'e gaz bombası atılmış ve dernek mensupları gazdan etkilenmiştir.
3-OLAYLARLA İLGİLİ GÖRGÜ TANIKLARI VE YETKİLİLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
İsmini vermek istemeyen bir görgü tanığı:
“Sabah 05.30–06.00 gibi polislerle beraber geldiler. ( Yıkım için gelen belediye ekipleri kast ediliyor.) Halkın toplanması 07.00–07.30 gibi oldu. İşe gidenler filan. Evlere telefon ettik. Burası tam bir bombardımandı. Aslında tam yıkım başlamamıştı. Yıkım başladığında, şurada Üç Kardeşler Market var, marketin orada tümüyle toplanmışlar. Ben saat 08.30 gibi geliyordum. Arkamda ordu vardı sanki. Herkes burada toplandı. Bir adam otobüsü bıraktı, biri de TIR’ı bıraktı öne doğru. Halk, otobüs ve TIR’ı polise karşı barikat olsun diye yola bıraktı. Barikat kurdular yani. Diğer Bayramtepe tarafına geçirmemek için, arayı yani buradaki yolu kapattılar, otobüs ve TIR’la. Pazar tezgâhıyla, hatta bizim demirlerimizi de almaya çalıştılar. Demirleri kurtardık, yan taraftalar. Onları da alacaklardı.
Yeni yapılan evler yıkılacak diye söylentiler oldu. ( Belediye ekipleri tarafından) Yeni konutların yapılacağı söyleniyordu. Hala söyleniyor. Burayı geliştireceklermiş. Mesela bizim evimizin yerine yeşil alan kuracaklarmış, dilekçe veriyoruz.
Biz 15–16 sene önce yapmışız evleri. Yeni yapılanlara izin verdikleri için eskileri yıkıyorlar. Seçim zamanlarında yapın dediler, ses çıkarmadılar. Sonra buranın imarı çıkmış, imar çıkınca da burada konutlar yapmaya başladılar. Sonra millet baktı; yapıyorlar yeni binaları, devlet de bir şey demiyor… Ama keşke devlet baştan yapılan birkaç evi yıkmış olsaydı. O zaman bu şekilde olmazdı. Seçim zamanı işte bir şey yapmadılar, sustular. Keşke böyle olmasaydı. Bakın işte kaç bin ev var burada. Bu insanların emeği boşa gidiyor ama başta birkaç ev yıkmış olsalardı böyle olmazdı. Bu kadar insan karşı gelmezdi. Tabi bu insanların içinde sadece evi yıkılanlar değil, başka mahallelerden gelenler de var. Olay çıkarmak isteyen, provokasyon için gelenler var. Kesinlikle var. Biz karşı tarafla bu tarafı barıştırmaya çalışıyoruz. Tam barıştırıyoruz, aradan iki kişi çıkıyor ve ortalık karışıyor. Taş atıyorlar ve alanda karışıklık çıkarıyorlar.

Yani yıkım ekibi muhtarla konuşuyor. Sonra halkla da konuşuyorlar. Yıkılmayacak falan diye bayağı konuşuyorlar. Herkes sakinleşiyor. Anlaşıyorlar derken iki kişi polise taş atıyor ve ortalık tekrar karışıyor. Yani yıkım olayından daha çok farklı bir olay varmışçasına bir kargaşa oldu. Artık yıkım sebebi filan unutuldu. Resmen birkaç kişi polislere zıtlık olsun diye provokasyon oluşturdu. Yani geliyorlar, konuşuyorlar barışmak için sonra arkadan birkaç kişi yine taşla müdahale edince aynı şeyler tekrar ediyor. Akşama kadar böyle oldu. Birkaç kişi olayı bitirdi yani…
Olaylar 16.00–17.00’ye kadar sürdü. 17.00’den sonra burada bitti, ara sokaklara kaydı. Burada bitti, polisler kaldı. Ortalık rezil, dün eve giderken gördüm. Her şey çığırından çıkmıştı.
Yani yıkım amacından çıktı, kışkırtıldı halk. Olaylar esnasında burada, bölgede olmayan insanlar vardı. Esasında burada bölgede yaşayan insanlardan hiçbiri yoktu da diyebiliriz. Tahtakale olsun, gelenler vardı, duyan geldi.”
İsmini vermek istemeyen bir görgü tanığı:
“Bize seçim zamanında geldiler. Burada imar izni var dediler. Buralar serbest, yapabilirsiniz dediler. Belediye başkanı filan. Onlara güvenerek yapıldı binalar. Bu binalar kaçak değil aslında; tapu var, toprak tapusu. Ama ev yapılamıyor, imar izni olmadığı için yasak. Ben buraya 2003’te geldim. Olimpiyat stadı yapıldığından beri 3-4 bin ev yapılmış, 2003-2004’ten beri. Olimpiyat stadı yapılmaya başlanır başlanmaz evler yapılmaya başlanmış. O günden bu güne hala yapılıyor. Ama yasak diyorlar. İmar izni yok diyorlar. Madem imar izni yok o zaman okulun ne işi var burada? Emniyet teşkilatı var, elektrik-su faturaları ödeniyor. Her şey var bir ev yapılamıyor.”
İsmini vermek istemeyen bir görgü tanığı:
“Dün burada bir amcaya polisler tekme tokat atmışlar, ben duydum sadece. Tanımıyorum. Nasıl oldu bilmiyorum. İçerdeydim, döner için hazırlık yapıyordum. Birden ortalık kalabalıklaşmaya başladı, müşteri rahatsız oldu. İçeriye kaçtılar. Biz de bırakıp kaçtık. Zor bela kendimizi kurtardık.
Okul bahçesine gaz bombası atıldıktan sonra öğrencilerin çoğu kaçıp gitti, dayanamadılar. Öğleden sonra gelmedi öğrenciler. İlerde bir fırın var. Yan tarafındaki eve gaz bombası atmışlar. Çocuğun beşiğine girmiş bomba. Çocuk hastanede. Sonra devlet diyor ki, gaz bombasını millet oraya atmıştır. Burada sadece emniyetin kullandığı gaz bombası bulunur.
Daha sonra millet sakinleşti, bazı ileri gelen adamlarımız var, onlar araya girdiler. Bizi topladılar. Millet sakinleşti. Emniyet güçleri de durdu. Ama nasıl olduysa anlamadım, ben içerideydim, birden yine başladılar.”
İsmini vermek istemeyen bir Bis-Der üyesi:
“Tahmin ediyorum yıkılan iki bina dün gözdağı vermek için yıkıldı. Bunları, AK Parti üyeleri ve belediyeler, anlaşmalı yıktılar. Millete gözdağı vermek için. Bütün tepeyi biliyoruz. Başakşehir İstanbul’un gözbebeği. Burada zemin inceleme çalışmaları yapıldı. Önceden buralar için yabancı şirketlerle anlaştılar. Binalar 18 kata kadar yapılabilir, bu zemin bunu kaldırabilir dediler. Bu halkı buradan çıkarmak istiyorlar. Komple bütün mahalleyi çıkarmak istiyorlar, başka bir şey değil. Zemin sağlam. Bunlar kimi kandırıyor? Buralar zemini sağlam mekânlar. Burada olimpiyat stadı var. Büyük hastane yapılacak. Bu bölgedeki halkın yüzde doksanı kırsal kesimden geldi, yüzde altmışı köyleri yakılmış, yıkılmış muhacir insanlardır. 1993’ten beri 3800 tane köy, mezra yaktıkları için burada da gözdağı vermek istiyorlar. Bu millet ne yapacak? 13 senedir bekleye bekleye bir sonuç göremedi. Kendi kurduğu devlete güvenemedi. Şimdi burada şiddete başvuruyor. 20 yaşındaki polisler 12–13 yaşlarındaki çocuklarla karşı karşıya geliyorlar. Bunun sorumlusu kim? Kim? Sayın vali konuşuyor, bugün Başakşehir belediyesi haberim yok diyor, Kadir Topbaş haberim yok diyor… Bütün medya, gazeteciler buradaydı. Onlar canlı canlı gösterdiler. Vali de polislerin avukatlığına soyunuyor. Bütün gazeteciler buradaydı, tüm dünya internetten görebildi olayları. Silah attılar, yok polis yok zabıta. Şimdi millet ne yapacak burada? Bir bina değil ki! Şahintepe; bu kırsal kesimde en az 4000 tane daire yapılmış. 4000 daire demek 1 milyon insan demek. Peki diyor ki ‘imar izni yok’, gece kondu, kaçak bina vs. peki 13 yıldır neden milleti oyalıyorsun? Yani nasıl izah edeceğimi bilmiyorum. Doğrusu Ak Parti TOKİ’ye peşkeş çekmek için yapıyor. Şimdi bunlar tahmin ediyorum kendi çıkarları için milletin kanını emiyorlar, kaçak diyorlar. Sen buranın faturasını alıyorsun; elektriği, suyu var. Bu insanlar senin polisinin aylığını veriyorlar. Bu yasal da, evlerde oturmak yasal değil! Biz Türkiye’den bir şey görmedik. Zorbalık ve illa cefa olacak. Şimdi bu devlet millete bir şey vermiyor kendisi yiyor. Ortadoğu krallıkları gibi; sen çalış, ben yerim. Bu tepenin durumu belirsizliğini koruyor. Başakşehir belediyesi topu Küçükçekmece’ye atıyor. Küçükçekmece Başakşehir’e atıyor. Kaymakam haberim yok diyor. Bize bu kadar katı kurallar uygulanıyor, evlerin içine bomba atılıyor, beşikteki çocuklar yaralanıyor, okullardaki çocuklar zarar görüyor. Bana göre soykırımdır bu! Madem adalet mülkün temeli, madem insan hak ve hukuku var, bu yapılanlar nedir?

Ben bu bölgeye 1990’da geldim. 1984’ten beri gelenler var. Mademki devletsin, devlet insandır. Yarın senin oğlun polis olur, benim oğlum kaymakam. Kimse kimsenin malı değil. Ama ne yapıyorlar; bölücülük, haksızlık. Bizde böyle şeyler yok. Yani bu katılığa, bu zorbalığa, bütün parti liderleri, mimar odaları, baro birlikleri ve ben insanım diyen herkesin el atması gerekir. Burada sorumlu halk değil, baştakiler; yasama, yürütme. Bizzat cumhurbaşkanı olayları internetten görebilir. Hz. Ömer, halife olduğu dönemde gecenin bir yarısında halkı kolaçan etmek için dışarı çıktığında, çocuk ağlama sesleri duyar ve o yöne doğru yöneldiğinde kadının çocukları için taş kaynattığını görür ve durumu sorar kadına. Kadın çocuklarının aç olduğunu söyler ve “Allah Ömer’in ocağını yıksın.” gibi cümleler kurar. Kadın konuştuğu adamın Hz. Ömer olduğunu bilmiyor tabi. Hz. Ömer çok üzülür ve kadına beytül mal’dan aylık bağlar. Ve bir tepede “Allah’ım bir yerde mağdur kalan varsa, beni haberdar et. Benim sorumluluğumda kimse mağdur olmasın” diye dua eder. Çünkü o halifedir ve sorumlu kendisidir. Bunu başbakan bilsin, cumhurbaşkanı bilsin. Parti liderleri bilsin. Bu halkın mağduriyetinin vebali onlaradır. Allah bu dünyayı yarattığında bütün herkesi eşit yarattı, herkesin hakkını. İnsan insanın hakkını yerse bu yeter zaten. Yani millet milletin hakkını gasp ediyor. Bu ülkenin insanları baştakilerle çatışırsa, bu ülke ileri gidemez. Herkes de batar. Burada hepimizin olaya el atması gerekir.

Emniyet 20 yaşındaki polisle 13–14 yaşındaki çocukları karşı karşıya getiriyor, ortalık kızışıyor. Asıl provoke bu, kendi içlerinde hazır. Aklı başındaki olgun polisleri getirseler daha farklı olurdu.

3 senedir burada çivi çakılmadı. Bu nedir? Ambargo değil mi? burası dün savaş alanına döndü. Bu kırsal kesimi gözden çıkarmışlar, bu insanlar vatan haini mi? Bu topraklarda herkesin dedelerinin kemikleri vardır. Kimse burada ticaret için ev yapmıyor. Birileri araya girsin bir şeyler yapsın. Şimdi İsrail Filistin’e ambargo koyuyor.”

İsmini vermek istemeyen bir görgü tanığı:
“Olaylarda provokasyon için dışarıdan adam gelip gelmediğini bilmiyoruz. Biz okulda çoluk çocuk olduğu için onları kurtarmaya çalışan vatandaşlarız. Öbür kalabalığı bilmiyoruz. Gaz bombasını polis değil vatandaş attı diyorlar. Gaz bombasını vatandaş nereden buldu merak ettim doğrusu.

Olaylar sırasında her şey karışıktı. Okulun camları taşlanıyordu. Emniyetle uzlaşacağız derken taş atma olayları gerçekleşiyordu. Sabah 07.00’den akşama kadar sürdü olaylar. Devamlı çatışma vardı.Burada kırk kadar Karadenizli vatandaş var, aramızda sorun yok. Arada provokeler oluyor, yürüyüş yapıyorlar. Kavga çıkarmak için. Kimseyle bir sıkıntımız yok. 30 senedir buradayım. Herkes birbirini tanır burada.

Bu imar izni olmayan binalarla ilgili devletin zaafı var. Her şeye göz yumuyor, hiçbir şey demiyor. Belediye pankart asmıştı, “Ev yapmayın, yıkacağız” diye. Bunu yıkacaksan da 3000–4000 bina yaptıktan sonra gelip yıkamazsın ki burayı! Halk yıktırır mı? Karşı çıkar, çünkü elindekinin hepsini buraya yatırmış. Zamanında bir iki inşaat yapılırken belediye ağırlığını koysaydı kimse ev yapmazdı. Harç kamyonları sürekli çalışıyor. Yapılan inşaatların belediye ile ilgisi yoktu. Kimse izin almadı. Belediye gelip fotoğraf çekti, ama baştan yapılsaydı bu. Millet borç aldı, varını yoğunu ortaya koydu. Belediyenin boşluğundan kaynaklanıyor bu, önemsemiyor. Burası çok büyük rant bölgesi. Burada ne halkın suçu var ne polisin, suç belediyededir. Zemin olarak burası çok sağlam, depremin en az hissedildiği bölgelerden burası. Burada ortalığı karıştırıp insanları çıkarmak istiyorlar. Büyük binalar yapmayı hedefliyorlar. İnsanlara güvence verirlerse bu insanlar aptal değil, “buradan git” politikası uygulama. Onlara uygun alternatifler sunulsa durum böyle olmaz.”

4-OLAYLARLA İLGİLİ HEYETİN DEĞERLENDİRMESİ
Seçimlere bir ay kala söz konusu imarların yapıldığı Güvercintepe Mahallesi, Küçükçekmece Belediyesi’nden Başakşehir Belediyesi’ne geçmiştir. Yasa çıktıktan sonra seçime kadarki bir aylık süre boyunca bölgede yaklaşık kırk adet ruhsatsız inşaat olduğu söylenmektedir. İddialara göre; kısa süre içerisinde bu kadar fazla imarın gerçekleştirilmesinde bu binalara seçimlerden sonra dokunulmayacağı yönünde bir algıya sebep olmuştur. Bu intibayı bölgedeki yapıları imar eden nalburların oluşturduğu iddiaları yanında, seçim döneminde de siyasi partilerin söz konusu binaları yıkmayacağı yönünde taahhütte bulunmaları da bölge halkında binaların yıkılmayacağı yönünde kanaat oluşturmuş ve insanlar mal varlıklarını bu binalara yatırmışlardır.

Binalar yapılırken seçim sonuna kadar ses çıkarmayan idarenin yapılara müdahale etmeyip seçimlerden sonra yıkım işine girişmesi bir takım usulsüzlüklerin göstergesidir.

Söz konusu binaların yıkılmak istenmesiyle polis ve göstericiler arasında çıkan çatışmalarda Hüseyin Pekdemir isimli sivil vatandaş kameraların önünde polis tarafından darp ve kötü muameleye maruz bırakılmıştır. Kameraların önünde gerçekleşen bu olay göstermiştir ki; yasal düzenlemelere ve talimatlara rağmen polis, eylem ve gösterilerde orantısız güç kullanmaya devam etmektedir. Olayın kameraların önünde gerçekleştirilme cesareti de kolluk kuvvetlerinin bu ve benzeri hukuka aykırı eylemlerinden ötürü yaptırıma uğrama endişesi taşımadığını ziyadesiyle göstermektedir.

Okul bahçesine gaz bombası atılmış ve çocuklar gazdan etkilenmişlerdir. Gaz bombası iddia edildiği gibi göstericiler tarafından atılmış olsa bile, kolluk kuvvetlerinin gösteriler sırasında okul bahçesindeki çocukların güvenliğini sağlama yükümlülüğü nedeniyle birinci dereceden sorumluluğu bulunmaktadır. İdare açısından yıkımlar sırasında olaylar çıkacağı öngörülebilir niteliktedir. Nitekim yıkım için ilk saatlerden itibaren belediye ekiplerine polis kuvvetlerinin refakat etmesi idarenin de bu tehlikeyi öngördüğünü ziyadesiyle göstermektedir. Buna rağmen önlem alınıp okulun boşaltılmaması, çocukların can güvenliğinin temin edilememesi kolluk kuvvetleri, dolayısıyla da idare açısından büyük bir ihmaldir.

Olay mahallinde bir vatandaşın evine gaz bombası atılması olayında kolluk kuvvetleri birinci dereceden sorumludur. Atılan gaz bombası beşikte uyumakta olan iki aylık bebeğin hemen yakınına düşmüş ve büyük bir tehlike atlatmıştır. Ayrıca gaz bombası yapısı gereği küçük çocuklar ve bebekler üzerinde öngörülenin çok üstünde olumsuz neticeler doğurabilmektedir. Bu vatandaş, gaz bombasının evine düşmesi ve çocuklarının gaz bombasından etkilenmesi nedeniyle olağan sayılabilecek bir telaş sonucu evden kaçarken kapıyı açık unutmuştur. Neticede eve girildikten sonra evin karıştırıldığı ve yirmi bin liralık ziynet eşyası ve paranın çalındığı iddia edilmiştir.
Kolluk kuvvetlerinin olaylarla ilgisi bulunmayan insanların can ve mal güvenliğini sağlama yükümlülüğü vardır. Dolayısıyla çalındığı iddia edilen bu paradan dolayı idarenin “kusursuz sorumluluğu” bulunmaktadır. Bu sebeple idarenin bu parayı tazmin etme yükümlülüğü gündeme gelebilecektir.

İdarenin yürüttüğü faaliyetlerden veya kullandığı araçlardan bazıları niteliği ya da yapısı gereği belli bir tehlikeyi bünyesinde barındırır. “İdare bu etkinliklerini ifa etmek veya bu tür şeylere sahip olmak zorundadır. Bu anlamda bir hukuka aykırılık söz konusu olmayıp bilakis, idarenin varlık sebebinin bir bölümü bu tür etkinliklerde bulunmayı veya tehlike ya da risk unsurunu taşıyan şeylere sahip olmayı zorunlu kılar”. İşte bu gibi faaliyet ya da araçlar bir zarara yol açar ise, idare kusursuz dahi olsa, bu zararı ödemek zorundadır.

Olay mahallinde bulunan Bis-Der adlı derneğe gaz bombası atılması; hukuka aykırılık vasfı taşıyan diğer unsurlarının yanı sıra ayrıca örgütlenme özgürlüğüne yönelik bir ihlal oluşturmaktadır. Örgütlenme özgürlüğünün bir ifadesi olan derneklere karşı gerçekleştirilen hukuksuz müdahaleler hukuk devleti vasfını taşıyan bir devlette söz konusu bile olamayacak nitelikte ciddi bir ihlaldir.

5-OLAYLARIN MEVZUAT AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yıkım esnasında meydana gelen olayların TCK ve PVSK kapsamında değerlendirildiğinde suç unsuru taşıdığı görülmektedir. Yıkım esnasında muhtemel olaylara karşı güvenliğin sağlanması amacıyla bölgeye getirilen kolluk kuvvetleri, güvenliği sağlamak amacının dışına çıkmış ve bölge halkına zarar vermiştir.
Olayların yaşandığı caddeye yakın olmakla beraber, olayla alakası olmayan bir pozisyondaki eve, 2 tanesi çocukların bulunduğu yatak odası 1 tanesi de balkona olmak üzere toplam 3 adet, ilköğretim okuluna ve bir dernek lokaline birer adet biber gazı atılması; olayları yatıştırma çabasında olan bir vatandaşın halkın ve kameraların önünde feci şekilde darp edilmesi kolluk kuvvetlerinin TCK m.256, m.257/1 (Zor Kullanma Yetkisine İlişkin sınırın aşılması, Görevi Kötüye Kullanma), m.256 ve PVSK m.16 (Zor ve Silah Kullanma) düzenlemelerini açıkça ihlal ettiğini göstermektedir.

5237 sayılı TCK’nın 256. maddesinde Zor Kullanma Yetkisine İlişkin sınırın aşılması başlığı ile “zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasden yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” şeklinde düzenleme yapılarak, suçtan zarar görenin vücut bütünlüğü ve kamu idaresinde disiplinin ve idarenin itibarının sağlanması ve korunması amaçlanmıştır.
Bu suçun faili zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisidir.
257. maddesi ile de Görevi Kötüye Kullanma başlığı altında; toplumda kamuya olan güvenin ve kamu idaresinin kanuna göre işleyiş düzeninin korunması amaçlı düzenleme yapılmıştır.

Bu maddedeki suçun faili de, yıkım olaylarındaki kolluk kuvvetleri gibi kamu görevlisidir.

Yıkım olaylarında kolluk kuvvetleri görevinin gereklerine aykırı davranmış, yıkım esnasında oluşabilecek tehlikeleri önlemek yerine can, mal ve sağlık açısından Güvercintepe halkını tehlikeye sokmuştur.

Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun (PVSK) 1. maddesinde polisin görevleri belirlenmiştir. Bu görevler:

1.Asayişi, amme, şahıs, tasarruf emniyeti ve mesken masuniyetini korumak
2.Halkın ırz, can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatını temin etmektir

PVSK’nın 16. maddesinde de polisin zor ve silah kullanma yetkisi düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre polis; görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir. Zor kullanma yetkisi kapsamında direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartlar gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.

Yıkım olaylarında yaşanılanlara baktığımızda, yıkıma karşı direnen Güvercintepe halkına karşı polis görevinin gereği kamu güvenliğini, şahıs emniyetini, mesken dokunulmazlığını korumak, halkın ırz, can ve malını muhafaza ve kamunun istirahatını temin etmek üzere, direnişi kıracak ölçüde zor kullanma yetkisine sahip olarak alanda bulunurken yaptıkları sonucu:

1.Olaylarla alakası olmayan bir eve üç adet biber gazı atılmış ve 8 aylık bir bebek ile 4 yaşında bir çocuk biber gazı ve cam kırıkları neticesinde yaralanmıştır.

2.Tepe İlköğretim Okulu bahçesine, öğrencilerinde okulda//bahçesinde olduğu esnada biber gazı atılmış,

3.Olayla alakası olmayan bir derneğin lokaline (Bis-Der) biber gazı atılmış,

4.Olayları yatıştırmak için araya girdiğini söyleyen Hüseyin Pekdemir adlı vatandaş, darp edilmiş ve kötü muameleye uğramıştır.
Meydana gelen olaylar göstermektedir ki; kolluk kuvvetleri görevinin gereklerini yerine getirmenin aksine en azından mevcut 4 olayda görüldüğü üzere:

1.Görevinin gereklerine aykırı hareket etmek sureti ile kişilerin mağduriyetine ve kamunun zararına neden olmuş,

2.Zor ve silah kullanma yetkisi ancak direnişi kıracak ölçüde olmasına rağmen, direnişle alakası olmayan, herhangi bir direnişte de bulunmayan kişilere ve meskenlere karşı maddi güç ve silah kullanılmış zor ve silah kullanma yetkisi aşılmakla beraber yukarıda anılan somut olaylar açısından yetkisiz zor ve silah kullanmış,

3.8 aylık bir bebek, 4 yaşında bir çocuk ve yaşlı bir vatandaşa karşı yine yetkisi dâhilinde olmayan zor ve silah kullanılmış bu insanların yaralanmalarına sebep olmuştur

Açıklanan nedenlerle Güvercintepe yıkımında yaşanan olaylarda kolluk kuvvetlerinin:
1.Zor kullanma yetkisinde, görevini yerine getirmesi gerektiği sırada kişilere karşı görevinin ve direnişi kırmanın gerektiği ölçünün dışında kuvvet kullandığı, PVSK m.16’da verilen zor ve silah kullanma yetkisini aştığı, bu şekliyle TCK m. 256’da düzenlenen (Zor Kullanma Yetkisine İlişkin sınırın aşılması) suçu işlediği,

2.Olayda hiçbir direniş göstermeyen olayla alakası olmayan eve atılan biber gazları sonucu 8 aylık bir bebek ve 4 yaşında ki çocuğun yaralanmaları sonucu, görevin gereklerine aykırı hareket ederek kişilerin mağduriyetine sebep olunduğundan m. TCK 257/1 kapsamında suç olarak değerlendirilebileceği,

3.Zor Kullanma Yetkisine İlişkin sınırın aşılması sonucu çocukların ve yaşlı bir vatandaşın yaralanmasına sebep olunduğundan TCK m.256 atfı ile TCK m.86 da düzenlene Kasten Yaralama suçunun işlendiği ayrıca failin kamu görevlisi, mağdurlarında beden ve ruh sağlığı bakımından kendini koruyamayacak kişilerden olması nedeni ile bu suçun şikayete bağlı olmaksızın re’sen kovuşturmaya tabi olduğu,

4.Yine olaylarla ilgisi olmayan bir ilköğretim okuluna ve dernek lokaline biber gazı atılması sonucu zor ve silah kullanma yetkisinde sınırın aşıldığı, kamunun zararına neden olunduğu için bu eylemler açısından da TCK 257/1 kapsamında suç unsurlarının gerçekleştiği,

MAZLUMDER Hak İhlalleri Komitesince yapılan gözlemler sonucu tespit edilmiştir.

6-ÖNERİLER VE SONUÇ
A-Öneriler
-Belediye, söz konusu imarların hukuka aykırı olarak yapıldığı, dolayısıyla kendilerinin de yasaya aykırı fiilleri önleme sorumluluğu olduğu savıyla kolaycılığa kaçmamalı ve seçimlerden önce de bu yapılar nedeniyle hiçbir müdahalede bulunulmaması nedeniyle olayın kendisine yüklenebilecek neticelerini düşünmeli ve imarları yapanlar açısından makul fırsatlar sunmalıdır.

-Hüseyin Pekdemir isimli göstericileri yatıştırmaya çalıştığı iddiasında olan vatandaşa kameraların önünde darp ve kötü muameleye maruz bırakma cesaretinde bulunan polis memuruna ve buna göz yuman idari amirlerine karşı gerekli idari ve cezai yaptırım uygulanmalıdır.

-Okul bahçesine atılan gaz bombası, olay mahallinde yer alan bir eve atılan gaz bombası, Bis-Der'e atılan gaz bombası olaylarında; söz konusu fiilleri polisin gerçekleştirdiği iddiaları değerlendirilmeli ve iddialar doğruysa emri veren ve uygulan polis memurları gereken yaptırıma tabii tutulmalıdır.

-Gaz bombaları, Emniyet Müdürlüğü'nün ifade ettiği gibi göstericiler tarafından atılmış ise gaz bombasını atan kişiler bulunmalı ve adalet huzuruna çıkartılmalıdır.

-Olay mahallinde olaylarla ilgisi olmayan sivil vatandaşların güvenliğinin temin edilememesi nedeniyle oluşan idari sorumluluk çerçevesinde maddi zararlar giderilmeli, kusurlu kolluk amir ve memurları gereken yaptırıma tabii tutulmalıdır.

-Bundan sonra gerçekleşebilecek olası ruhsatsız yapı imarlarına karşı belediye gereken önlemleri almalı ve bu çerçevede zabıta kuvvetlerinin gereken denetimi yapmalarını sağlamalıdır.

-Resmi kurumlar; ruhsatsız yapıların akibeti ile ilgili vatandaşlara karşı gerekli bilgilendirmeyi yapmalıdır.

B-Sonuç:
Yapılan imar planına aykırı, ruhsatsız binalar nedeniyle idarenin seçim zamanına kadarki bir aylık süre boyunca müdahalede bulunmamış olması belediyenin ihmali olduğu çıkarsamasına neden olmaktadır.
Olaylarda kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullandığı ve masum sivillerin zarar gördüğü yönünde iddia ve deliller bulunmaktadır. Bu iddia ve delillerin değerlendirilerek sorumlu kimselerin gereken yaptırıma tabii tutulmaları gerekmektedir.
Olay bölgesinde görgü tanıkları, mağdur ve yetkili kimselerle yapmış olduğumuz görüşmelerde iddia edilen hak ihlallerinin tespit edilmesi, sorumluların cezalandırılması için yetkili mercileri harekete geçirmek amacıyla yaptığımız bu çalışmada MAZLUMDER İstanbul Şubesi olarak konunun takipçisi olacağımızı ilan ederiz.
YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2009-06-20
istanbul
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER İSTANBUL ŞUBESİ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk. No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (212) 526 2440 | Faks: +90 (212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4004330