Tuzla Tersaneler Bölgesi Gözlem ve Değerlendirme Raporu
İstanbul Şubesi

TUZLA TERSANELER BÖLGESİ
GÖZLEM VE DEĞERLENDİRME RAPORU

HAZIRLAYANLAR

1. Mehmet Gümüş (İstanbul Şube Müdürü)
2. Av. Yasemin Özavcı Ertürk (İstanbul Şube Avukatı)
3. Av. Eyüp Katı (Hak İhlalleri Komitesi Üyesi)
4. Av. Kaya Kartal (İstanbul Şube Denetleme Kurulu Üyesi)
5. Av. Yasin Divrak (Hak İhlalleri Komitesi Üyesi)
6. Av. Nurettin Bozkurt (Hukuk Komitesi Üyesi)
7. Av. Semih Biten (Hak İhlalleri Komitesi Üyesi)

İÇERİK

1. Amaç ve Yöntem
2. Süreç ve İş Kazaları
a. Süreç
b. Son Dönemde Yaşanan Ölümlü İş Kazaları
c. Vakalardan Bazıları
3. Medyada Tuzla Tersaneleri
4. Temel Problemler ve Ölüm Nedenleri
5. Heyetimizin Yaptığı Görüşmeler
6. İş Sağlığı ve Güvenliği İle Uluslar Arası Sözleşmeler Açısından Tuzla Tersaneleri
7. Değerlendirme
8. Öneriler
9. Sonuç

1. AMAÇ ve YÖNTEM
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) olarak, 17 yıllık kurumsal faaliyetlerimizde Dünyadaki ve Türkiye’deki her türlü hak ihlalinin teşhisi, teş¬hiri ve önlenmesi için elimizden gelen mücadeleyi vermeye çalıştık.
Bu bağlamda Tuzla tersanelerinde son dönemde yaşanan olaylar hak ihlalleri yönü ile derneğimizin faaliyet alanına girmektedir. Tersanelerde meydana gelen ölümlü iş kazala¬rının ciddi oranda artması, 2007 yılı boyunca ve 2008 Haziran ayı itibariyle 25 işçinin öl-mesi kamuoyunda ciddi endişeye neden olmuş ve konuyu gündeme almamızı gerekli kıl-mıştır. Asıl önemsenmesi gerekenin üretimden önce insan yaşamının ve sağlığının ko-runması olduğu düşüncesi ile başladığımız bu çalışmada iş kazalarının önlenebilir nite-likte ol¬duğunu gördük.
Bu çalışma kapsamında Mazlumder İstanbul Şubesi tarafından, iş kazaları ve ölümle¬rin nedenlerini araştırmak üzere Hak İhlalleri Komitesi üyeleri; Mehmet Gümüş, Av. Ya¬semin Özavcı Ertürk, Av. Eyüp Katı, Av. Kaya Kartal, Av. Yasin Dıvrak, Av. Nurettin Boz-kurt ve Av. Semih Biten görevlendirilmiştir.
Bu araştırma çerçevesinde;
Dok Gemi İş Sendikası, Limter-İş Sendikası, GİSBİR (Gemi İnşa Sanayicileri Birli-ği), Türk Harb-İş Sendikası yöneticileri,
AK PARTİ, CHP VE MHP ilçe başkanı ve yetkilileri,
Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci,
Çındemir Tersanecilik Denizcilik Şirketi işveren, mühendis, doktor ve çalışan¬ları,
Salah Tersanesi önünde yapılan eylemdeki işçiler,
Ölen işçilerden Deniz Kaşıkeman’ın ailesi ile görüşülmüştür.
Tuzla Kaymakamlığa yaptığımız görüşme talebi, 28.05.2008 tarih BO54VLK4348201/873.99/1106 sayılı yazı ile reddedilmiştir.
İstanbul Valiliği’ne yaptığımız 2008/24 ve 25 sayılı randevu talebimize karşı¬lık ya-zılı doküman gönderilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yaptığımız görüşme talebine karşı¬lık kay-nak niteliğinde yazılı dokümanlar gönderilmiştir.
Konuyla alakalı olarak; TV, Gazete, İnternet, Dergi ve Raporlar taranmış olup, söz konusu materyallerden alınan bilgiler objektif olarak değerlendirilmiştir.
Bu bağlamda yerel ve uluslar arası mevzuat ile iş sağlığı ve güvenliği konu¬sunda gerekli taramalar yapılarak konunun hukuki çerçevesi de çizilmiştir.

2. SÜREÇ ve İŞ KAZALARI

a. Süreç
Tersanecilikte özel sektör faaliyetleri 1940’lı yıllarda Haliç’te başlamıştır. 1960’lı yıl¬larda Haliç ve İstanbul Boğazı’ndaki tersaneler ticari amaçlı inşa ve onarım işlerini iler¬letmiştir. 22 Eylül 1969 tarih ve 6/12421 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Tuzla da bulu¬nan Aydınlı koyunun gemi inşa ve yan sanayi bölgesi (Özel sektör için gemi inşa sanayi bölgesi) olarak ayrılmasıyla bu bölgede tersaneler faaliyete başlamıştır. Bu kararda böl¬genin alt yapı çalışmalarını devletin üstlenmesi ve müteşebbislere devri de öngörülmüş¬tür.
Bu çerçevede tahsis işlemleri 1977 yılında başlamış ve İstanbul’un çeşitli bölgelerinde bulunan tersanelerin bu bölgeye taşınması için burası Maliye Bakanlığı’ndan 49 yıllığına kiralanmıştır. Özellikle 1982 yılından itibaren Haliç’in yeniden düzenlenmesi çalışmaları sonucunda tersaneler bu bölgeye kaymıştır. 1987 yılında ise kamu sektörü tersaneleri de aynı bölgeye taşınmıştır. 1997 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararı ile bölge Denizcilik Müsteşarlığı’na devredilmiştir.
Turgut Özal tarafından bu alana yönelik olarak sağlanan teşviklerle 1982 yılından sonra tersanecilikle uğraşan kişi sayısı artmıştır. Şu anda Türkiye’de mevcut özel sektö¬rün %95 i Tuzla bölgesinde faaliyet göstermektedir. Çalışma Bakanlığı verilerine göre, bölgede halen 44 firma faaliyet göstermektedir. Bunlara bağlı çalışan alt işveren(taşeron) sayısı ise (Şubat 2008 itibariyle) 563’tür. Bu rakam 2002 den sonra bu boyuta ulaşmış olup 2002’den önce taşeron sayısının çok cüzi miktarda olduğu belirtilmektedir. Taşeron¬luk sistemi gemi inşa sanayinin hızlı gelişimine paralel olarak bu işin daha ucuza yapılma¬sını sağladığı için bu kadar artmıştır.
Çalışma Bakanlığı verilerine göre; tersanecilik faaliyeti gösterilen alan; 2126 m2 ile 196.376 m2 arasında değişmektedir. 2002 öncesinde 4–5 bin civarında olan işçi sayısı bugün itibariyle 30 bini bulmuştur. Aynı şekilde bölge genelinde toplam 10 mühendis is¬tihdam edilirken, bugün her firmada neredeyse 10 mühendis bulunmaktadır. Bu büyüme 2002 öncesinde gemi inşa sanayinde dünya sıralamasında 23. Sırada olan Türkiye’yi bu¬gün 4. sıraya taşımıştır. Bahsedilen ani ve ciddi büyüme nedeniyle, 2004 yılında 685 mil¬yon dolar, 2007 yılında ise 1.817 milyar dolar ihracat yapılmıştır.
Tuzla Tersaneler Bölgesi’nin tersanecilikle bağlantılı olan yan sanayiyle birlikte yakla¬şık 200 bin insanı istihdam ettiği düşünülmektedir. Tersanede çalışan işçi sayısı toplam 28 bin 500 olup bunun 18 bin 42’si taşeron işçisi olarak çalışmaktadır. Sendikalı işçi sayısı sadece 3 bin 383’dür.
Dünya Denizcilik Örgütü'nün 2015 yılından itibaren tek cidarlı gemilerin deniz trafi¬ğinden men edileceği yolundaki kararı, Tuzla'yı dünyanın önemli gemi inşa üslerinden biri haline getirmiş, Türkiye, Japonya, Kore ve Çin'den sonra dünyanın en büyük 4. Gemi inşa merkezi olmuştur. Bütün bu gelişmeler sonucunda Tuzla Tersaneleri de büyük talep pat¬lamasıyla karşılaşmış, tersaneler 2010 yılına kadar sipariş dahi kabul edemeyecek bir konuma gelmiştir. Son hızla gemi siparişlerinin yetiştirilmeye çalışıldığı tersaneler bölge¬sinde çalışan işçi sayısı 5 binden 28 bine çıkmıştır. Bu yükseliş doğal olarak tersane sayı¬sını da hızla arttırmış daha geniş bir alanda yapılması gereken işler dar bir alana sıkıştı¬rılmaya başlanmış ve işin yürütülmesi amacıyla niteliksiz personelin kullanılması ile bir¬likte de problemler başlamıştır.
Bu problemleri gidermek amacıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı yeni 1/25 binlik planda tersanelere yer vermeyerek tersanelerin 10 yıl sonra kademeli olarak taşınacağını, bu taşınma işi için de Karadeniz kıyılarının düşünüldüğünü bildirmiştir.
Tuzla tersanesinde yapılan son teftişlerde 43 işyeri tespit edilmiş, bunların 27’sinin iş-letme belgesi varken diğer 16’sının işletme belgesinin bulunmadığı anlaşılmıştır. İş sağ¬lığı ve güvenliği açısından yapılan denetimlerde 2000 yılından itibaren firmalara 93 de¬fada toplam 241 bin YTL idari para cezası uygulanmıştır.

b. Son Dönemde Yaşanan Ölümlü İş Kazaları
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre; Mart 2000 ile 18 Mayıs 2008 ta-rihleri arasında Tuzla’da 61 tersane işçisi hayatını kaybetmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı Gemi İnşa ve Tersaneler Genel Müdürlüğü yetkililerinin, Gemi İnşa Sanayindeki İş Güvenliği ve Çalışma Şartları Sorunlarının Araştırılarak Alınması Ge¬reken Önlemlerin Belirlenmesi amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’na verdiği raporda, Tuzla'da 44 tersane bulunduğunu, Tuzla Tersaneler Bölgesinin, Türkiye'deki ter¬sanelerin yüzde 52'sini, istihdamın yüzde 70'ini, ihracatın da yüzde 80'ini karşıladığı vur¬gulandı. Raporda, Türkiye'deki tersanelerde meydana gelen kazalara da yer verildi. Buna göre tersanelerde meydana gelen iş kazaları ve ölen işçi sayısı aşağıda gösterilen tablo¬daki gibidir. Bu tabloya ek olarak 2008 yılının ilk yarısında 11 işçinin öldüğünü de belirt¬mek gerekir.
Yıllar 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007
Kaza sayısı 76 61 73 86 120 146 170 227
Ölen işçi sayısı 4 1 5 3 5 9 10 12
Her 10 bin kazada; İngiltere ve İsveç’te 1, ABD’de 2, Japonya ve Türkiye'de 3, Singa¬pur, Tayvan ve Çin'de 10, Malezya'da ise 12 kişinin hayatını kaybettiğine de raporda yer verildi.
c. Vakalardan Bazıları
Deniz Kaşıkeman (26); Selah Tersanesi'ndeki montaj sırasında 2,5 ton ağırlığın¬daki sac kütlesinin üzerine düşmesi sonucunda, 17 Mayıs’ta ölmüştür.
Murat Çalışkan (31); Kaptanoğlu Holding'e bağlı Desan Tersanesi’nde 17 Mayıs saat 24.00'te, gece mesaiye kaldığı sırada kaynak yaptığı ‘TAIO DREAM’ gemisinin mal¬zeme ambarında açılan dev delikten 25 metre aşağıya düşmüştür. Normalde bu deliğin çevresine uyarı levhaları konulması ve kapatılması gerekirken bu ya-pılmamıştır.
İzzet Güder; 9 Mayıs 2008 günü Selah Tersanesi’nde, boya işlemi yapıldıktan son-ra kaynak yapmak üzere makine dairesine inmiştir. Tuzla’da yapımı süren bir ge-minin makine dairesinde gaz sıkışması sonucu meydana gelen patlamada, İzzet Güder ölmüş, 4 işçi de yaralanmıştır. Patlama gaz ölçümü yapılmadığı için meyda-na gelmiştir.
Günay Akarsu; Selah Tersanesi’nde elektrikçi olarak çalışırken, 23 Ağustos’ta elekt¬rik trafosunun bulunduğu güvertede elektrik akımına kapılıp ölmüştür.
Osman Göç; Tersanede kaynakçı olarak çalışırken, 12 Şubat’ta kaynak dumanın¬dan zehirlenme sonucu hayatını kaybetmiştir.
İhsan Turhan; Tuzla Raporu çalışmalarımız devam ederken bir ölüm habe-ri daha geldi. Selahattin Aslan Tersanesi'nde boru işçisi olarak çalışan İhsan Tur¬han isimli işçi, üzerine demir kapak düşmesi sonucunda hayatı-nı kaybetti. Turhan'ın, Bektaş isimli taşeron firmaya bağlı olarak çalıştığı öğrenildi.

3. MEDYADA TUZLA TERSANELERİ

Bu çalışma kapsamında medyadan yaptığımız tarama sonucunda, Tuzla Tersane¬leri’ne ilişkin önemli haber ve açıklamaları bu başlık altında sıraladık:

Çalışma Bakanlığı İş Sağlığı Ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer’in TBMM
Araştırma Komisyonuna, Tersanelerin İş Güvenliğine İlişkin Yapmış Olduğu
Açıklama
Kasım Özer, Türkiye'de 2000–2007 yılları arasında, tüm sanayi iş kollarında toplam 621 bin iş kazası meydana geldiğini, bu kazalarda toplam 9 bin 63 kişinin yaşamını yitir¬diğini belirtmiştir. Aynı dönemde tersanelerde meydana gelen kazalarda 53 kişinin haya¬tını kaybettiğini belirten Özer, ölüm nedenlerinin başında yüzde 34'lük bir oranla yük¬sekten düşmenin geldiğini söyledi. Özer, bunu yüzde 22 ile travmalar, yüzde 14,6 ile bu¬naltı, bayılma ve kriz, yüzde 8 ile baş travması, yüzde 7 ile zehirlenmenin izlediğini dile getirerek, şöyle dedi: ''Tersanelerdeki kazaların artması, işin kötü olduğundan değil, işçi sayısının son 2 yılda artmasından kaynaklanıyor. Dar alanlarda çok sayıda işçi çalışıyor. İnsanlarımız yüksekte çalışırken ya kişisel koruyucu donanım kullanmıyorlar, ya da fizyo¬lojik olarak yüksekte bulunmadığı için dengesini kaybedip düşüyorlar. Tansiyonu düşüyor, gözü kararıyor vs. Köyden hiç ayrılmamış insanlar, sanayi işlerine girdiğinde üzüntü verici kazalar oluyor. Aslında diğer sektörler incelendiğinde tersanelerdeki iş kazaları çok küçük bir yer tutuyor. Yeraltı maden ocağında gaz patlamasında 250 insan ölüyor. Tersanelerde son 2 yılda peş peşe ölümlerin olması ve bu işin başka nedenlerle gündeme getirilmesi, tersanelerde sanki 'facialar varmış' gibi gösteriliyor. Ama oranlara baktığımızda o kadar büyük değil.''

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Konuyla Alakalı Olarak Yaptığı
25.02.2008 tarihli Açıklama
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde 20 Şubat 2008'de başlayıp halen devam eden teftiş kapsamında, çalışanların ani ölüm ve yaralanmalarına sebebiyet verecek eksikliklerin bulunması sebebiyle 3 tersane hakkında kısmi durdurma kararı verildiğini belirtmiştir. Bazı ölümlerin, Cumhuriyet Savcılıklarına bile duyu¬rulmadan ailelerin rızasıyla kapatıldığı belirtilen açıklamada, bu durumun, resmi ölüm rakamları ile kamuoyuna yansıyanlar arasında çelişkiye neden olduğu ve olayların sebepleri konusunda da spekülasyonlara yol açtığı belirtilmiştir. Bakanlık açıklamasında sadece işverenin bildirimini yaptığı, ailenin suç duyurusunda bulunduğu ve SSK'nın bildir¬diği olayların incelenebildiği vurgulanmıştır.
Son dönemde Bakanlık müfettişlerinin gündeminde bulunan 25 ölümlü iş kazası¬nın çok çeşitli nedenlere dayandığının belirlendiği kaydedilen açıklamada, ''Patlama (2), yan-gın (1), ezilme-sıkışma (5), elektrik çarpması (6), düşme (5), intihar (2), kalp dur¬ması (1) bu nedenlerden bazılarıdır.'' denilmiştir.
Çalışma Bakanlığı’nın açıklaması: “01.09.2006 – 31.01.2007 tarihleri arasında iş sağ¬lığı ve güvenliği yönünden Bölgedeki 51 tersanede yapılan incelemeler neticesinde toplam 16.173 işçiye ulaşılarak, 99 maddede 1061 noksanlık ve mevzuata aykırılık tespit edil¬miştir.
Yine 13.09.2007 – 24.09.2007 tarihleri arasındaki 43 tersane teftişinde 5.320’i asıl işveren işçisi, 8.811’i alt işveren işçisi olmak üzere toplam 14 bin 131 işçiye ulaşılmıştır.
Teftiş kapsamında 2 işyerinde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırı bir hususa rastlanılmazken, 41 işyerinde toplam 588 noksanlık ve mevzuata aykırılık tespit edilerek 196 bin 54 YTL idari para cezası uygulamasında bulunulmuştur.
09.11.2007–14.11.2007 tarihlerinde de işin yürütümü yönünden ön çalışmada bulu¬nulmuştur. 10 müfettiş, 44 asıl işverenliği inceleyerek buralarda 3886 işçinin, 563 bağlı alt işverenlikte ise 18042 işçinin tespitini yapmıştır.
Ön çalışmanın hemen ardından, yine işin yürütümü yönünden 15.11.2007-15.02.2008 tarihlerini kapsayan teftişlerde de 21 asıl işverenlik, 183 alt işverenlik hak¬kında işlemlerde bulunulmuştur.
Ayrıca, denetim süreci içinde; 25 işyeri ile ilgili olarak SGK’na, 14 işyeri ile ilgili vergi dairelerine bildirimlerde bulunulmuştur. 28 işyerinin eksik prim gün sayıları tamamlatılır¬ken, 70 özürlü işçi, 30 eski hükümlü işçi olmak üzere toplam 100 işçinin işe başlatılması sağlanmıştır.
İşçi giriş-çıkış bildirimlerinde bulunmayan 38 işyerindeki 8965 ihlalle ilgili olarak da Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmuştur.
20.02.2008’de başlayıp halen devam eden teftiş kapsamında da 3 tersane hakkında kısmi durdurma kararı verilmiştir. Gerekçe olarak da çalışanların ani ölüm ve yaralanma¬larına sebebiyet verecek hususların bulunması gösterilmiştir.
Tüm bunlara rağmen, Tuzla tersaneler bölgesinde ölümle sonuçlanan iş kazaları ya¬şanmaya devam etmiştir.” şeklinde devam etmektedir.
Açıklamada Bakanlık müfettişlerinin gündeminde bulunan söz konusu 25 ölümlü iş kazasında tespit edilen kusur durumlarına da dikkat çekilmiş ve sonuç olarak:
3 olayda %100 kaçınılmazlık bulunduğu,
7 olayda işverenin kusurunun %50 ve üzerinde olduğu,
1 olayda üçüncü şahısların büyük oranda kusurlu olduğu (% 60),
4 olayda alt işverenin kusurunun % 50 ve üzerinde olduğu,
11 olayda alt işverenlerin değişen oranlarda kusurlu olduğu,
13 olayda işçilerin % 10 ile %40 arasında değişen oranlarda kusurlu olduğu,
13 olayda işveren-işçi ya da alt işveren-işçi ikililerinin değişik oranlarda kusurlu bu¬lunduğu,
1 olayda hiç kimsenin kusurlu olmadığı (Kalp durması) ,
1 olayda sadece alt işverenin kusurlu bulunduğu (% 100),
1 olayda; işverenin (%10), alt işverenin (%10) ve diğer işverenlerin (%80) ku¬surlu olduğunun tespit edildiği ifade edilmiştir.
Dok Gemi İş Genel Başkanı Necip Nalbantoğlu; TBMM Tuzla Araştırma Komis¬yonu’nda rakip sendikacıları suçlayarak, Tuzla’daki ölümlü kazaların gündeme getirilme¬sinde gemi yapımı konusunda Türkiye ile rekabet eden yabancı ülkelerin, özellikle de Al¬manya’nın parmağı olduğunu ileri sürmüştür.

Bakan Çelik şunları söyledi; “Ben Çalışma Bakanı olarak iş güvenliği konusunda denetim yapıyorum. Kapatma ise kapatma, para cezası ise para cezası veriyorum. Ama sadece benim denetim yapmamla iş bitmiyor. Tuzla tersaneleri bir tek benimle ilgili değil ki; ulaştırması var, denizciliği var, Türk Lloyd’u var. Her şeyden önce 25 tersanelik yerde 50 tersaneye izin verenleri sormak lazım.”

GİSBİR Başkanı Murat Bayrak; “Bu, en yüksek risk taşıyan işkolu. Kazalar mini¬muma indirilebilir ama ne kadar önlem alırsak alalım, bu kazaların sıfırlanmasının müm¬kün olmayacağını ben her zaman söylüyorum.” demiştir.

Limter-İş Genel Başkanı Cem Dinç ise; GİSBİR Başkanı Murat Bayrak’ın ‘kazalar sıfırlanamaz’ şeklindeki sözlerine şu tepkiyi gösterdi: “Dünyada şunu söylüyorlar, ‘Tüm iş kazaları önlenebilir niteliktedir’. Bugün Tuzla’daki iş kazalarının da çok basit önlemlerle önüne geçebiliriz. Kazalar elbette olabilir ama önce kazaya davetiye çıkaran ortamları yok etmek durumundayız. Bir örnek; Almanya’nın Hamburg kentindeki tersanelerde 49 yıldır ölümlü kaza olmuyor.”demiştir.

Taşeron Firmalar: Kazaların önemli nedenlerinden biri olarak gösterilen taşeron fir¬malar ise seslerini hiç duyuramamaktan ve tek sorumlu ilan edilmelerinden dertli. Adının açıklanmasını istemeyen taşeron firma yetkilisi şunları söylemiştir: “Çocuklarımız bize ‘Babalarımız katil mi?’ diye bakmaya başladı. Hangi sektörde taşeronlaşma yok? Taşe¬ronluk suçsa, devlet bünyesinde çalışan müteahhitleri de kaldırsınlar o zaman. ‘Taşeron¬luk kötü’ demek, topu taca atmaktır. Burada sorgulanması gereken devlet ve işveren de vardır. Çalışma Bakanı bile pes etti. Devletin çözemediği işte bir firma diğerine karışa-maz. Tersaneci de ‘Sorumlu taşerondur’ diyor. Benim firmamda işçinin sigortası günlük bedele göre ödenir. Fazla çalıştırma yoktur.”

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan; Tuzla’daki ölümlü iş kazalarında Tür¬kiye dışındaki bazı dış mihrakların provokasyonu olabileceğini, bunun nedenlerinin iyi araştırılması gerektiğini söylemiştir. Bakan Çağlayan, basın mensuplarının Tuzla Ter¬sanelerinin durumu ile ilgili soruları üzerine, bakanlığının tersaneleri sürekli kontrol al¬tında tuttuğunu, iş yeri güvenliğine sadece tek çerçeveden bakmanın hatalı olacağını be¬lirtti.

Desan Tersanesi’nin ortağı Cengiz Kaptanoğlu; Tersanelerde yaşanan ölümlerin nedenlerinin yanlış yerlerde arandığını ve olayların polisiye olduğunu ima ederek, “Bir tersanede aynı hafta içinde 2 işçi ölür mü? Benim ölen kardeşim, 5 senede 9 gemi inşa etmiş. Neden kimse ölümlerle ilgili Emniyet Müdürü’ne soru sormuyor. Bu işler polislik, MİT’lik işler. Ölümlerin gerçek sebeplerini bulmak isteyen bizlerin üstüne değil, emniyet güçlerine gitsin.
TBMM Tuzla Araştırma Komisyonu üyesi Ali Rıza Öztürk; "Bir işyeri, öngörülebi¬lir risklere göre iş ve işçi güvenliğini sağlayacak tedbirleri aldığı halde meydana gelen ka¬zalar için söylenebilecek bir şey yok. Ancak, riskler öngörülebilir olduğu halde işve¬ren bir önlem almıyorsa, o olayın adı kaza değil, cinayettir. Yaptığımız inceleme¬lerde gördük. Tuzla’da işverenler işçi sağlığı ve işyeri güvenliği konusunun A harfini bile yerine getirmemişler. Orada çalışma ortamı tamamen işverenlerin vicdanına teslim edil¬miş durumdadır."

Dr.,Ali,Rıza,TİRYAKİ,(İş,Sağlığı,ve,Güvenliği,Danışmanı);Sadece ölümlere odaklanmak da, sadece üretim, istihdam ve ihracata odaklanarak neredeyse ölümleri do¬ğal sayacak konuma savrulmak da bir çıkış yolu için adım atma şansı vermiyor. Kaosu, paniği büyütmeden serinkanlı bir yaklaşımla, her sabah binlerce emekçinin ekmeğini ka¬zanmak için o tersanelere gitmek zorunda olduğunu unutmadan, kısa, orta, uzun vadeli, kapsayıcı, kalıcı çözümler için,kafa,yormamız,lazım.

Tersanelerde sağlıklı ve güvenli çalışmayı güvence altına almayı hedefleyen, sektörün hassasiyetlerine ve ihtiyaçlarına odaklanmış yeni bir yönetmeliğe ihti¬yaç var: Gemi İnşa İşlerinde Sağlık ve Güvenlik Yönetmeliği. Bu yönetmelik ter¬cüme odasında doğmamalı, bu yönetmelik ilgili tarafların, sürecin paydaşlarının katılımı, katkısı olmadan yapılmamalıdır. Kurumsal düzeyde tersaneler, taşeronlar, mesleki-birey¬sel düzeyde yöneticiler, iş güvenliği profesyonelleri için İSİG performans standart ve he¬defleri tanımlanmalıdır. İhale, işe alma, atama, terfi, ödüllendirme gibi süreçlerde bu kıs-taslar değerlendirilmelidir.

Teke Tek Programı (Tuzla Ölüm Tersaneleri)
Konuklar: Şeref Özcan (İş Müfettişleri Derneği), Murat Bayraktar (GİSBİR Başkanı), Necip Nalbantoğlu (Dok Gemi İş Sendikası Başkanı)

Şeref ÖZCAN
İş Müfettişleri Derneği olarak bu konuda yaptığımız incelemelerde yılda 10–12 arası ölüm vakasına rastladık. Bu oran diğer sektörlere kıyasen çok yüksek bir rakam, resmi kayıtlara göre tersanelerde ölüm vakaları 10 binde 3,5 iken son yılın ilk 8 ayında binde 1,5 olduğu görülmektedir. Bu da vakaların son yılda yaklaşık 2 katına çıktığını gösterir. Tuzlada ölümlü kazalar sıcak ve yoğunluk nedeniyle daha çok Temmuz- Ağustos ayla¬rında artış gösterir. Gerekli önlemlerin alınmaması halinde bu vakalar haftada bir gerçek¬leşebilir.
Tuzlada 33 tane büyük tersane mevcut olup geriye kalanlar “yatçılar” dediğimiz kü¬çük işletmelerdir. Ancak işletme belgesi olmayan 31 tersane mevcuttur. Girdiğinizde kor-ku tüneli gibi tersanelerle karşılaşılabilmektedir. İşletme belgesi olmayan bu tersane¬lere Çalışma Bakanlığından ziyade Ulaştırma Bakanlığı ve Büyükşehir Belediyesinin mü¬dahale etmesi gerekir.
En Büyük problemlerden biri de yollara ve tepelere tersane kurulmuş olmasıdır ve yü-rümeye yer yok denecek boyuta varmıştır. Tuzlada sigortasız işçi sanıldığının ötesinde diğer sektörlere oranla daha azdır. Ancak primleri gerçek değeri üzerinden değil de asgari ücret üzerinden yatırılmaktadır.
Kazaların sebebine gelince aslında kazalar hem işçilerden hem de işverenlerden kay¬naklanmaktadır. İşveren kusuru %70’ler işçi kusuru ise %30’lar civarındadır. Hayatında deniz görmemiş insanlara yeterli eğitim verilmeden gemi inşa ettirilmektedir. Ancak kural koyan işverendir ve işyeri kurallarının konulması halinde bu kazalar önlenebilecektir nite¬kim Tuzla’da örnekleri vardır.
Kazaların nedenleri belirli başlıklarda sayılabilir ve bellidir. Bu konularda önlemler alındığı takdirde bu kazalar önlenebilecektir. Çok kötü durumda olup bir iki yıl bu konuda çalışma yürüten tersanelerin kazaları tamamen engellediğine şahit olmaktayız bu da çalı¬şınca olabileceğini bize göstermektedir. 2003 yılından günümüze gelindiğinde ilerleme kaydedilmediği söylenemez örneğin baret kullanımı %10’lardan %90’lara çıkmıştır. Mü¬fettişlerin uzaktan inceleme yaptığı veya teftişlerden önceden haberdar olunduğu ve or¬tamın düzenlendiği iddiası yersizdir. Koca gemilerin yapıldığı alanların 2 saat önceden düzenlenmesi imkânsızdır.
Yine ölenlerden %18’inin kadrolu işçi %82’sinin taşeron işçisi olduğu anlaşılmaktadır. Kadrolu işçiler daha çok önlenemeyen kimyasal patlamalar vb. olaylardan ölmektedir. Taşeron işçileri ise daha çok düşme ve başına cisim düşmesinden ölmektedir. Bu da gös¬termektedir ki kadrolu işçiye göre taşeron işçisi ise daha eğitimsizdir.
Tersane sahiplerinin taşeronlarla yaptığı sözleşmelere “iş sağlığı ve güvenliği önlem¬lerinin taşerona ait olduğunu yazdıkları görülmektedir. Aslında bu maddeler yasa karşı¬sında hükümsüzdür.
Yasada taşeronluğu sınırlayan hükümler var ve yeni kanun değişikliğinde de muvaza¬alı taşeronluk cezalandırılmaktadır. Ancak bu durumun tespiti çok zordur. Nitekim taşe¬rona yaptırılan işler 3–5 gün sürebilmektedir. Tespit edilenlere de verilen çok yüksek idari cezalar var ancak bu da sorunu çözmemektedir. Birde işin hızı ve sürekli değişkenliği de¬netimleri güçleştirmektedir.

Murat BAYRAKTAR
2002 yılından itibaren gemi inşa talebi arttı. Yıllarca işsiz yatan tersanelerin birden yoğun bir iş talebiyle karşı karşıya kalması tersanecileri hazırlıksız yakalamıştır. Bu da taşeronluk sistemini doğurmuş ve kontrol edilemeyen işçi sorununa yol açmıştır. Ancak bu durum fark edildiğinde iş işten geçmişti. Taşeronu devre dışı bırakmak kolay değil. Kolaysa devlet kurumlarında kaldırılsın da görelim.
Ayrıca taşeronun devre dışı bırakılması işsizler ordusuna neden olmak demektir. Yine taşeron çalıştırılması sanıldığı gibi maliyetleri düşürmüyor bilakis artırıyor bu nedenle de taşeron çalıştırma uygulaması gittikçe azaltılıyor. Ayrıca Şeref beye bazı hususlarda ka-tılmıyorum. Nitekim taşeron işçi sayısı nerdeyse kadrolu işçi sayısının 4 katı kadardır. Ve ölenlerin oranı alındığında aslında oran eşittir.
Tersaneler hazırlıksız yakalandı, bu durum karşısında. Ne yapacağımızı bilmez du¬ruma düştük. Bu nedenle de teftişleri olumlu karşıladık ve Çalışma Bakanlığı’yla ortak çalışma yürüttük. İlk defa sektörde tersaneciler bir araya gelerek ortak sağlık birimi kur¬muştur ve bu birimler iş sağlığı ve güvenliği konusunda da eğitim vermektedir.
Yine bazı tersanelerin vergi levhasının olmadığı iddiası da yersizdir. Yeni bir okul kur-ma çalışması devam etmektedir. Burada 2000 kişiye hem mesleki hem de iş sağlığı ve güvenliği dersi verilecektir.
İtiraf etmeliyiz ki şuan verilen eğitim çok yetersiz. Bir işçinin alması gereken asgari eğitim 320 saatlik bir eğitimdir. Ancak belirtmeliyiz ki kapatmalar kesinlikle çözüm değil¬dir. Son olaylarla birlikte yaklaşık 3 aydır iş gelmiyor. Bu tartışmalar dikkatli yürütülmeli¬dir. Bugün ölümleri konuşuyoruz ama sene sonunda işsizler ordusunu konuşmak zorunda kalacağız.
Necip NALBANTOĞLU (Dok Gemi İş Sendikası Başkanı)
Tuzlada 44 adet tersane var ve 34 tanesi ile toplu iş sözleşmesi akdedilmiştir. Gö¬rüşmelerimizin devam ettiği tersanelerle beraber bu sayı 37–38 olmaktadır. Ancak ge¬riye kalan tersaneler sendikayı kapısına dahi koymamaktadır.
Bu tersanelerde Çalışma Bakanlığı ve işverenlerin kendi iç denetimleri dışında bizim de denetimimiz bulunmaktadır. Ancak işyeri temsilcilerimiz bir yerdeki sorunu aktardı¬ğında medya önüne çıkmadan işverenle yaptığımız görüşmelerle çözmeye çalışıyoruz. Biz ancak çözemediğimiz zaman gücümüzü kullanırız. Niyetimiz üzüm yemek bağcıyı dövmek değil. İşverenden taraf davrandığımız söylentileri vardır. Biz sorunları görüşerek birlikte çalışarak aşmaya çalışıyoruz önemli olan da budur.
Buradaki sorunu anlamak için 2002 öncesi ve sonrasını değerlendirmek lazım. 2002 öncesi işçi sayısı 5.700 kişi civarındaydı ama bugün 33 ila 35.000 arasında bir rakama ulaşmış ve Türkiye gemicilikte 23. Sıradan ilk 5’e girmiştir. Yine yat yapımında dünyada ilk sıradayız. Elbette ki bu artış karşısında önlemlerinde artırılması gereklidir. Alt işveren konusu mercek altına alınmalıdır, nitekim son 54 ölümden 53’ü taşeron işçisidir.
Ancak ne Tuzla’daki tersanelerin ne de taşeronların tamamının aynı kefede değerlen¬dirilmesi doğru değildir. 5 yıldızlısı da var eksi yıldızlısı da ve bu taşeron için de geçerlidir. Yine kaza sonrası işçisine sahip çıkanı da var kaçırıp gizleyeni de…
GİSBİR, Bakanlık ve Sendikamızın ortak çalışmasıyla “tersanelerde iş sağlığı ve Gü¬venliğini geliştirme protokolü” imzalanmıştır ve bu çerçevede şu ana kadar 450 civarında kişiye eğitim verdik ve vermeye devam ediyoruz. Gerekli tedbirler alınabilirse bu oranlar % 2’lere kadar indirilebilir. Biz tribünlere oynamadan sorunları kanunlar çerçevesinde çözmeye çalışıyoruz. Üretimi ve istihdamı devam ettirmek gerekiyor. Burada gerçekle¬şenler MİT’in müdahalesi ile ilgisi olmayan tam manasıyla iş kazalarıdır.

4. TEMEL PROBLEMLER ve ÖLÜM NEDENLERİ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne yaptığımız gö¬rüşme talebine karşılık gönderilen belgelerden aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir:

a. Çalışma Bakanlığı Teftişlerinde Ortaya Çıkan Temel Noksanlıklar:
Risk değerlendirmesi yapılmaması
İşyerlerinde eğitim planı ve programı yapılmaması ve yıllık eğitim programının uy-gu¬lanmaması
Meslek hastalığına neden olabilecek işlerde çalışan işçilerin sağlık kontrolünün ya-pıl¬maması
İşyerlerinde yangın ekibini kurulmaması ve tatbikat yapılmaması
Kaldırma araçlarının periyodik kontrollerinin yapılmaması
Elektrik tesisatının ve topraklama tesisatının kontrolünün yapılmaması
Seyyar elektrik kablolarının dış etkenlere karşı korunmaması
Elektrik panolarının zeminlerinin yalıtkan malzemeyle kaplanmaması
Kompresörlerin kontrollerinin periyodik olarak yapılmaması
Kişisel koruyucu donanımların kullanılmaması
Patlayıcı ortam oluşabilecek alanların sınıflandırılmaması
Patlayıcı ortamlarla ilgili risk değerlendirmesi yapılmaması
Patlamadan korunma dokümanı hazırlanmaması
Gaz tüplerinin taşınması ve depolanmasında güvenlik tedbirlerinin alınmaması

b. Sorunların Temelinde Yatan Etmenler:
Yoğun çalışma saatleri
İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin yetersizliği
Riskli işlerin taşeronlara yaptırılması
Çalışma alanlarının yetersizliği
Kayıt dışılık
Taşeron örgütlenme
Mevzuat eksiklikleri
Çalışan işçilerin mesleki eğitimlerinin yetersizliği

Örneğin; aşağıdaki ihmaller sonucunda Salah Tersanesi’nin 21 Mayıs 2008 Kapatıl¬mıştır:
Bazı vinçlerin yük kancalarında emniyet mandalı vb. düzeneklerin yokluğu
Yalıtımı bozuk elektrik kablolarıs
Bazı menhollerin (gemi bölmesi) kapaklarının açık olması
Taşlama motorlarının koruyucusunun bulunmaması (parça savrulmasına ve kıvıl-cım¬lara engel oluyor)
Gemiye LPG gazı almak için kullanılan hortumların bağlantı noktalarında gaz kes-me sisteminin bulunmaması
Emniyet mesafelerinin standartlarda olmayışı

c. Temel Ölüm Nedenleri
Çalışma Bakanlığı verilerine göre: ''Patlama, yangın, ezilme, sıkışma, elektrik çarpması, düşme en çok rastlanan ölüm nedenleri olup ayrıca intihar ve kalp durması da işçi ölümlerinde neden olarak görülmektedir.

5. HEYETİMİZİN YAPTIĞI GÖRÜŞMELER

Bu başlık altında tuzla bölgesinde bulunan işçi, işveren, sendika başkanları, siyasi parti ilçe yöneticileri ile ölen işçilerden birisinin ailesi ile yaptığımız röportajlar yer al¬maktadır.

Çındemir Tersanesi Sahibi Kayhan Çındemir:
45 yıldır bu meslekteyim. Çıraklıktan başladım. 30 yıl bir fiil işçi olarak 15 yıldır da yönetici olarak çalışmaktayım. Bence ölümlü kazaların tek sebebi iş ahlakının olmaması¬dır. Eğitim sürekli veriliyor ama işçi derste uyukluyor veya bir kulağından girip diğerinden çıkabiliyor. Hatta bizim dersliğimiz var orayı da tersaneyi gezerken göreceksiniz.
Tuzla tersanelerinde bir başıbozukluk var. Hemşericilik çok yaygınlaştı işçilerin bazen birbirlerine bile tahammülü olamıyor. Mühendis emniyet kemerini tak dediğinde sana ne cevabını alıyor işçiden. Bir keresinde sahada iki işçinin kavgasına şahit oldum, ertesi gün ikisini aynı yerde çalıştırdığımda baktım ki kardeş gibi olmuşlar, çoğunlukla memleketçi¬likten kaynaklanıyor. Sanıldığı kadar girdi çıktılar yok iş devam ettiği sürece işçiler çalışı¬yor.
Biz bilgisiz işçileri zaten direğe çıkarmıyoruz. Direğe çıkan adam ustadır. Maalesef us-talarımız da bir şey olmaz havasında olabiliyorlar. Adam ceviz ağacına çıktığını sanıyor. Ceza yaptırımı uygulama bana uymuyor. Baretini takmıyor vs. diye ceza kessek ben o parayı ondan alamam çünkü o onun emeği adam o kadar çalışmış alnının teridir.
Meydana gelen kazalar hem işçinin hem işverenin kusurlarından kaynaklanabiliyor. Tersane olarak bizim de eksiklerimiz vardı 18001 ve 14001 belgelerini Tuzla tersaneleri içinde ilk biz aldık. Bu belgelerin ne lüzumu var diyenler şimdi almak için peşinde koş¬maktalar. Belgeleri almak için başvurduğumuzda ne kadar çok eksiğimizin olduğunu fark ettik.

Çındemir Tersane Doktoru Cemal Ayazoğlu:
Henüz faaliyete geçmeyen GİSBİR hastanesi hakkında işçiden para alındığı, Raporla¬rın çarpıtıldığı iddiaları var. Henüz açılmamış bir hastane hakkında nasıl böyle iddialarda bulunulabiliyor. Bu iddialar doğru değildir. Zaten devlet artık özel hastanelerin ekstradan para almasını kaldırıyor.

Çındemir Tersane Mühendisi Ahmet Taşkıran:
Yıllardır aynı taşeronlarla çalışıyoruz. Uyumlu ve iş ahlakı olan taşeronlarla çalışıyo¬ruz. Taşeronlarımızın da işçi kadrosu sabittir. Çok nadir de olsa iş hacmimiz arttığında ek işçi talep ediyoruz. Hem kendi işçilerimiz hem de taşeronlarımızın işçileri sigortalıdır. Za¬ten sigorta numarasını söylemeden kimse güvenlikten geçip tersanemize giremez.
Kazaların çoğu işçilerden kaynaklanıyor. İşçileri eğitime tabi tutuyoruz ancak İnsan¬ları eğitmek çok zor. Baretleri ve emniyet kemerlerini bizden çekindikleri için görünce takıyorlar ancak siz gidince çıkarıyorlar nedenini sorunca da ya sıkıyor diyorlar, ya da bana bir şey olmaz cevabını alıyoruz.

Çındemir Tersanesi (Taşeron) İşçisi:
Adım Ramazan, Giresunluyum. Ailem ile birlikte Gebze’de yaşıyorum, burada yaklaşık dokuz aydır çalışıyorum. Diğer tersanelere göre çalışma koşullarımız iyi. Çalışma saatlerimiz 8.30 -5.30 arası işçiler dikkat ederse pek kaza olmuyor. İşveren kızarak ke¬merleri takmamızı söylüyor ama işçi başında kimse kalmadığı zaman kendi bildiğini yapı¬yor. Duyduğumuza göre bazı tersanelerde 10–12 saat çalışılıyor, işçi de fazla mesai ücreti aldığı için razı ancak işverenin müsaade etmemesi gerekiyor. Ancak işveren de üzerine düşeni yapmalı. Genelde işçiler işvereni görünce aletleri takıyorlar.

23.05.08 Cuma günü Tuzla Selah Tersanesi önündeki eylemde işçiler ile
ya¬pılan röportajlar:

Tersane işçisi Murat Sarıtaş
Ben Orduluyum. Bu tersanelerde muhakkak hatalar var. Sen tedbirini almaz isen so¬nucu hoş olmayan kazalar meydana gelebilir. İşletme sahiplerinin olaylardan haberi ol-muyor tabi o kendi yazıhanesinde oturur. Ama burada taşeron hatası var, mühendis ha-tası var, işçi hatası var ama işveren bunları bilmez.
Bir tersanenin neredeyse %95’ini taşeron işçileri oluşturur. Bu iş sahiplerinin işine ge¬liyor, maliyetlerini düşürüyor.
Göstermelik de olsa kaba bir eğitim veriliyor. Ben geçen tersanede çalışırken adam yüksekte çalışıyor arkası boş, emniyet kemerini takmamış, neden takmıyorsun dedim haklısın ama bana bir şey olmaz diyor. Şimdi bu adam düştüğü zaman ne oluyor işletme hatası mesela ben geçen kaynak yapıyorum mühendis aynı yere boyacı vermiş alev alsa işimiz biter. Bir de sadece ölümler konuşuluyor, birçok sakatlık da meydana geliyor an¬cak kimse bunlarla ilgilenmiyor.

Adını söylemek istemeyen işçi
Ben 10 yıldır tersane çalışanıyım. İşçi arkadaşlarımız emek gücü ile hayatını idame ettirmeye çalışıyorlar emeklerini satıyorlar. İş kazaları genelde alınmayan tedbirler yü¬zünden oluyor, ya da alınan tedbirler yetersiz geliyor. Tedbirleri almayanlar ise genelde personel ve taşeronlar, kazaların olmaması için ciddi tedbirler alınması gerekiyor, bazı tersanelerde eğitimler yeni yeni verilmeye başlandı. Örneğin tersane sahipleri eğitim ça¬lışmalarına daha fazla yatırım yapmalıdırlar. Ayrıca eğitim çalışmalarına daha fazla zaman ayrılmalıdır.
Vasıfsız çok fazla işçi var. Kadrolu olarak ben 7,5 saat çalışırken taşeron işçileri 9–10 saat çalışabiliyor. Taşeron işçileri çok fazla yıpranıyor. Mesailerde 15 saate kadar çalıştırılabiliyorlar. Bu kadar yorulan bir işçinin en ufak bir dikkatsizliği kazaya yol açabiliyor. Ayrıca taşeronlar bu çalışmaya rağmen yeterli eğitim de vermemektedir¬ler. Kısa sürede çok fazla çalışabilmesi için eğitim vermeye zaman harcamıyorlar. Yatak başına 100’er liraya bekâr evlerinde yaşayan işçi çok, ama bu evleri kendileri buluyor.

Adını söylemek istemeyen işçi
Tersanelerin kapatılması bir önlem değildir. Tersane sahipleri taşerondan işçinin ücret ve sigorta payını kesip kendileri yatırmalıdır. Eğitimin uygulamaya dö¬nüştürülmesi gerekiyor. Eğitim veriliyor ancak uygulaması yok. Ancak işçilerde de hata yok diyemeyiz. Bu tür hatalı davranışları sergileyen işçilerin cezalandırılması gerekiyor. Mesela ben 280,00 YTL ödedim, GİSBİR’e gittim bir hafta eğitim aldım. Bu kalitede eğitim işçilerin hepsine verilse kazaların önüne geçilir. Bu eğitimin ücretsiz olarak tersanelerce verilmesi gerekiyor. Tersanelerde iş güvenliği teknik personeli yetersiz, itfaiyeci su hor¬tumunu açmasını bilmiyor mesela…
Taşeronluk sisteminde sürekli işçi sirkülâsyonun sebebi taşeronların farklı fiyatlarla iş-çi çalıştırmasından kaynaklanıyor. Nitekim işçi daha fazla veren kimse ona gitmekte. Yine sigortalar çok büyük oranda gerçek rakamlar üzerinden yatırılmıyor.

GİSBİR Başkanı Murat Bayrak’ın bu eylemde yaptığı Basın Açıklama¬sından Alıntılar: Sektörümüz ağır sanayi ve tehlikeli işler tüzüğüne dahil bir işkoludur. Sektö-rümüzdeki gelişme ve Türkiye’ nin gemi yapımında 23. Sıradan 5. Sıraya ilerlemesi memnuniyet vericidir. Bu yükseliş istihdamı arttırmıştır. Buna paralel olarak eğitim çalış¬malarımız da devam etmektedir. Bu maksatla 28 Şubat 2008 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Dok Gemi İş Sendikası ve GİSBİR olarak, iş güvenliği protokolünü imzaladık. 80 günde yaklaşık 500 arkadaşımıza eğitim verilmiştir ve eğitim çalışmalarımız devam etmektedir.
Yaşanan olumsuzluklar yüzünden tersane kapatmak çözüm değildir. İşsizliğin had safhada olduğu ülkemizde emek yoğun bir sektör olan gemi inşa sanayinin bu yönüyle değil de iş kazalarıyla gündeme gelmesi üzücü ve manidardır.
Yaşanan bu hadiseler taşeronlara ve başlı başına iş sahiplerine yüklenemez, bir iş ko-lunda işçilerin çalışma koşullarının düzenlenmesi, uygulanması ve denetlenmesi Ça¬lışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sorumluluğundadır.
İşçisi, işvereni ve sendikasıyla el ele verip sektörü hak ettiği yere taşımak gerek¬mektedir. Biz diyoruz ki tersaneler bizimdir. Ne kazalar olsun ne tersaneler kapatılsın.

Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci ile görüşme
Kazaya uğrayan işçilerle ilgili olarak, Çalışma Bakanlığı ve işyerlerine ruhsat verilme¬siyle ilgili olarak Büyük Şehir Belediyesi yetkili olduğundan, belediyemiz yetki noktasında bir şey yapamamakta ancak beldemizde yaşanan böyle önemli olaylara tabii ki kayıtsız kalmadık.
Biz konuyla ilgili gözlem ve incelemelerde bulunarak yapılacaklar noktasında fikir üretme, yetkimizi aşan işler noktasında yetkili olanlara bilgi ve tespitlerimizi, önerilerimizi sunarak yapılacakların takipçisi olacağız. Tuzla belediyesi olarak bir “Bilgi Bankası” oluş¬turmak amacıyla harekete geçtik. Ayrıca hayatını kaybeden işçilerin aileleri ile ilgili çalış¬malarımız var.
Farklı şehirlerden gelen bekâr işçilerin konaklamaları amacıyla yurt inşa edilmesini tersanelere teklif ettik. Gerekirse yurt inşası için yer göstereceğiz.

CHP İlçe Başkanı Hasan Uzunyayla ile görüşme
Kendisi bu işin içinden geldiğini, taşeronluk yaptığını bu yüzden bu konuda fikir beyan ederek polemiğe girmek istemediğini ancak taşeronlara bağlı olarak çalışan işçi sayısının kadrolu işçilerin 10 katı civarında olduğunu bu yüzden işçi ölümleri konusunda taşerona bağlı çalışan işçilerin sayısının daha çok olarak göründüğünü söylemiştir.

MHP İlçe Başkan Yardımcısı Aytekin Akkurt ile görüşme
Tuzla Tersaneleri 15–20 yıldır faaliyetteler. Ancak son yıllarda çalışma kapasiteleri % 100 arttı. Bunun nedeni pahalı işgücü nedeniyle Yunanistan gibi gemi yapımı sektö¬ründe faaliyet gösteren bazı Avrupa ülkelerinin artık bu sektörden çekilmeye başlamaları ve Türkiye gibi ucuz işgücüne sahip ülkelerde sektörün faaliyetini arttırmasıdır.
Buna bağlı olarak gemicilik hakkında bilgisi olmayanların sektöre “taşeron” adı altında girmek suretiyle işçi fiyatlarını daha da düşürerek karlarını arttırma ya da işi bilen taşe¬ronlardan daha ucuza iş çıkarma yoluna gitmeleri neticesinde işi, daha ucuza çalışan eği¬timsiz, geçici işçilere, gemiyi sadece TV’de görmüş işçilere, yaptırmaları neticesinde son zamanlarda iş kazaları ve işçi ölümleri artmıştır.
Taşeronların bazıları doğudan kendi köylerinden, çevrelerinden işçileri araçlara dol¬durup getirmek suretiyle hiç eğitime tabi tutmadan ve fazla mesai şeklinde çalıştırarak işi ucuza getiriyor. Bu işçiler mahalle aralarında konut kiralayarak sağlıksız şartlar altında yaşıyorlar. Son 2–3 yıldır iş kapasitesinde neredeyse yüzde yüzlük artış oldu. Tabi bu is¬tihdamı ve taşeronluk sistemini de doğurdu. İşçiye ihtiyaç artınca eğitimli eğitimsiz işçi ayırımı yapılmadan işçi çalıştırılmaya başlandı. Avrupa’da tersanecilikte gelişmiş ülkeler¬den olan Yunanistan gibi ülkeler gemi yapımını bilinçli olarak terk etmeye başladı. Düşük maliyetlerle dışarıda üretmek daha cazip gelince Türkiye gibi ucuz iş gücüne sahip ülke¬lere rağbeti artırdı. Bu da iç içe geçmiş bir yapılaşmayı getirdi. Ayrıca taşeronluk sistemi de mantar gibi çoğalmaya başlamakla iki tür taşeron türedi; bir işi bilen ancak düzgün iş yaptığı için maliyetleri yüksek taşeron, ikincisi ise köyünden kentinden ucuz iş gücü geti¬rip düşük maliyetlerle iş yapan taşeron. İkincisi eğitimsiz personel çalıştırmaya yol aç¬maktadır.
Ancak hem işçinin hem işverenin hem de devletin yeteri iş güvenliği önlemleri alması şarttır. Devlet bu alanda yığınla mevzuat çıkarmıştır ancak uygulanması noktasında ta¬kipçi olmamaktadır. Dolayısıyla hem işçinin hem devletin hem işverenin üstüne düşeni yapması gerekmektedir. Bu sorun ancak böyle aşılabilir.

AK PARTİ İlçe Başkanı Şadi Yazıcı ile görüşme
Sorunun çözümü sadece tek bilinmeyenli denklem gibi tek sonuçlu değil, hızlı büyü¬meyle orantılı altyapı değişikliklerinin yapılmaması önemli. Tabi sektör 5. Derece risk grubunda, güvenlik önlemlerinin tam olarak alınması durumunda da risk ortadan kalkmı-yor. Farklı sektörlerde de benzer riskler var. Mesela inşaat sektöründe iş kazası sonucu ölüm oranı daha fazladır. Bu işlere giren kişiler maalesef riski de kabul ediyor, ücreti iyi olduğu için. İşverenlerle bir araya gelerek işçilere sosyal yaşam alanları, prefab¬rik konut-lar yapılması noktasında görüşüyoruz. Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan da tersanelerde eğitim verilmesi kararında olduklarını söyledi.
Çalışma Bakanımız; tersane sahiplerine; “muhatabımız sizsiniz. Taşeron falan bizi ilgi-lendirmez, işyerinin kapısından içeri girenden sorumlusunuz” dedi.
Maliyet hesabı falan yapmadan veya yapması gerektiğini bilmeden şirket kuruyor. Ta¬şeronluk yapıyor. Sonra devlet; vergi, sigorta ödemeleri vs. için peşine düşünce iflas edi¬yor. Hatta dolandırıcılıktan başı derde giriyor, iş hapse kadar gidiyor.
Tuzladaki tersanelerin taşınmasından ziyade iş hacminin bir kısmının diğer tersane¬lere kaydırılması söz konusu olabilir. Belki ileride burası sadece modern yatların, dünya çapındaki özel üretim modern gemilerin inşa edildiği bir yer olacaktır.

Dok Gemi İş Sendikası Başkanı Necip Nalbantoğlu ile görüşme
Bugün Selah Tersanesinin açılışından geliyorum. Birkaç günde eksiklerini gidererek yeniden açıldı. Tuzla da 2002 yılına kadar 5700 kişi çalışıyordu. Bu gün sayı 33.000 civa¬rındadır. Şu an 44 tersane ile gemi inşa sanayinin % 80’ini Tuzla Tersaneleri çıkarıyor.
Son 5 yılda gemi inşa sanayinde meydana gelen hızlı büyüme bazı sorunları da bera¬berinde getirdi. Bugün gemi inşa sanayinde dünya 5.siyiz,4. Almanya, 5 yılda 23.lükten beşinciliğe ulaştık. Bu büyümeye rağmen tersanelerin yapısında büyük değişik¬lik olma-mıştır. Bu ani büyüme ile meydana gelen işgücü açığını taşeronlar kapatmış, işçi sağla-mıştır.
Taşeron işçileri, gemi inşası ile ilgili bilgi sahibi olan kişiler değil, genellikle doğu il-le¬rinden bazen hayatında gemi görmemiş kişiler, 2 saatlik bir eğitimle işbaşı yapıyorlar.
Deniz kirliliğinin önlenerek çevrenin korunması amacıyla yapılan düzenlemeler netice¬sinde gemi inşa standartları değiştiğinden eski gemilerin standartlara uygun hale getiril¬mesi için tadilata çekilmeleri de sektörü canlandırmıştır. Tek cidarlı gemilerin çift cidarlı hale getirilmeleri söz konusu…
Şu an bizim Tuzla’da 7 bin üyemiz var. Tüm Tuzla’da kadrolu işçi 8 bin civarında %30 bile değil. Ölenlerin sadece %1’i kadrolu işçi ama genelde hepsi sigortalıdır. 44 tersanenin 39’unda toplu sözleşme yapıyoruz. Zaten DOK gemi iş dışında bir de LİMTER iş var. Ancak üye sayıları işçi sayısının %10’una ulaşmadığından toplu sözleşme yapma yetkileri yok.
Gurbetçi işçiler genellikle toplu olarak bekâr evlerinde yaşıyorlar. Sağlıksız şart¬larda bekâr evlerinde toplu olarak yaşayan işçiler çeşitli ideolojilere çekilmek isteniyor. İşçi köyünden geliyor, en kısa sürede en fazla birikimi yaparak geri dönmek için fazla me¬sai yaparak çalışıyor, sağlıksız şartlarda da olsa ucuz barınmaya çalışıyor.
Tersanelerimizin dünya standartlarına uygun hale getirilmesi için devlet mevzuat de¬ğişikliği ve denetimlerini yaparak tersanelerin takipçisi olmalı. İşlerin % 90 ı taşeronlar aracılığıyla yapılmaktadır. Yapılan bir çalışmada görülen veriye göre son ölen 61 işçinin 60 taşeron firma çalışanları olduğu görülmüştür.
Tuzla’nın taşınması imkân dâhilinde görünmemektedir. Çok büyük maliyetler ve za¬man isteyen bir durumdur. Gemi işleri üzerine olması gereken Meslek Liseleri ihmal edil¬miştir. Meslek liseleri özü itibariyle çok önemlidir. Örnek gösterilen, Pendik Tersanesinin çalışanlarının tamamı eğitimli işçilerdir. Pendik tersanesinde yapılan iş hacmi tüm ülkenin küçük bir bölümünü teşkil etmektedir
Ölümlerin büyük çoğunluğu önlenebilir, engellenebilir. Örneğin iskele kurmak yerine korunaklı iskelenin işini gören raylı makine alınabilmektedir. Örneğin düşmelerde ciddi zarar görmeyi engelleyecek şekilde gemi çevresine ağ sistemi kurulabilir. Ancak maliyetleri nedeniyle işveren bundan kaçmaktadır. İşyerlerindeki standartları Bakanlık belirlemelidir. Gelişigüzel barınmaya terk edilen işçilerin yasadışı örgütlerin tuzağına açık pozisyonda bulundukları göz önüne alınmaktadır.
En az 2013 yılına kadar gemi sektörünün büyümeye devam edeceği öngörülmektedir. Sistemsel bir veri bankası olmalı ve tecrübelerin sistemsel paylaşımlarının yapılmalı. Tuz-la’nın taşınması imkân dâhilinde görülmemektedir. Çok büyük maliyetler ve zaman iste-yen bir durumdur. Gemi işleri üzerine olması gereken Meslek Liseleri ihmal edilmiştir. Meslek liseleri özü itibariyle çok önemlidir.

GİSBİR (Gemi İnşa Sanayicileri birliği) Görüşmeleri

GİSBİR Yetkilisi
Tersane sahiplerinin de işçinin de canı yanıyor. Bunlar üzerine bir oyun oynanıyor, bu senaryoyu ortaya koyanları kamuoyu bilmektedir. Buradaki iş kazaları ve işçilerin ikame¬tiyle ilgili konular siyasi bir amacı gerçekleştirebilmek adına kullanılıyor. İşveren için bir işçi kaybetmek büyük bir kayıptır.
Genellikle kısa sürede para biriktirerek köyüne dönmek niyetinde olan bir kısım işçi¬lerin tercih ettikleri ucuza gelen sağlıksız yaşam koşullarından işverenlerin mesul tutul¬ması ilginçtir. Normalde bir işveren işe aldığı kişiye sen nerede yaşıyorsun senin yaşam koşulların sağlıklı mı? vs. şeklinde sormaz. Hatta bu konuda çoğunlukla bilgisi yoktur ve bilmesine gerek yoktur.
Taşeron sitemi değişecek ilgili düzenlemeler yapılıyor, Sektör kan kaybetmeye baş¬ladı. Eğitim konusunda GİSBİR olarak 15 günlük ücretsiz kurs vermeye başlayacağız. Ayda 40 işçiye eğitim verilecek. 44 adet GİSBİR üyesi tersane bulunmaktadır. GİSBİR tara¬fından tersanenin yanı başında bulunan hastanesi yakın zamanda tam faaliyete geçe-cek ve buradaki yanık ünitesinin Türkiye’nin sayılı ünitelerinden biri olacaktır.
Son yıllarda iş hacmi artışının nedenleri:
• İşçilik Avrupa’ya göre daha ucuz
• İnşa edilen gemiler diğer ucuz işgücüne sahip Uzakdoğu ülkelerinden daha kaliteli
• Ve Türkiye Avrupa’ya daha yakın

Türk Harb İş Sendikası İst. Şube Başkanı Gürbüz Özdemir ile Görüşme
Tersane olaylarında herkes kendi payına düşen kadar sorumludur. En fazla sorumlu¬luk Devlete aittir. Bizim yaptığımız tespitlere göre o havzada 40 bin çalışan var, 16 bini sigortalı. Sendikalı işçi sayısı 3500-4000 civarındadır.
Tersanelerin planlamasını devlet yapacak ve denetleyecek. Sendikalar objektif örgüt-lenir ise oradaki sorunlar en aza indirilecektir. Bütün tersanecilerin arkasında bir siyasi güç vardır. Bu sonuçları sistem üretmiştir. Bugün sokaktaki vatandaşa bile sorsanız ya¬pılması gerekenleri bilir. Devlet bir işçinin sigortasının olup olmadığını tespit edemeyecek kadar aciz olmamalıdır. Ancak şunu da belirtmekte fayda vardır dünyanın hiçbir ülkesin de işveren üzerinde bu kadar ağır sigorta ve vergi yükü yoktur. Asgari ücretli bir sigorta-lının sigorta ödemesi maaşına yakındır.
Askeri tersanelerden örgütlü bir sendikayız. Bir tek iş kazası sonucu ölüm yaşa¬madık. İstanbul tersanesinde çalışan işçiler işe alınırken endüstri meslek li¬sesi mezunu ve bu işkolunda çalışmış olduğu bonservisinden anlaşılan ve o sürede sigorta primi öde-miş olduğunu kanıtlayanlar işe alındığından eğitimsiz ve tecrübesiz işçi yoktur.
Askeri tersanelerinde çalışan sendikamıza üye 1768 işçi çalışmaktadır. Askeri tersa-nelerimizde yer kiralayıp gemi üreten tersane sahipleri ve taseronları kesinlikle sigortasız işçi çalıştıramazlar. Askeri tersane işverenimizin bu konuda kesin bir duyarlılığı vardır. Türk Harb iş Sendikası olarak kendi temsilcilerimizi ve üyelerimizi eğitim seminerleri ile bilgilendiriyoruz. Ufakta olsa yaşanan iş kazalarının sebepleri sorumluları derhal araştırılıp gereken önlemler alınmaktadır.

Limter-İş Sendikası Başkanı Cem Dinçer ile Görüşme
Ana firmalar örgütlülüğün önüne geçmek ve maliyetleri azaltmak için taşeron çalıştırmaktadırlar. Taşeronlar çoğu zaman çok küçük bir sermaye ile bir şirket kur¬makta ve sermayesinin çok üstünde işler yapmaktadırlar. Bu durum da ya işçilerin ücret¬lerinin ödenmemesine ya da düşük ücretlerle işçi çalıştırılmasına yol açmaktadır. Yine sigorta primleri gerçek rakam üzerinde yatırılmamakta veya girdi çıktılar yapılmaktadır. Bu nedenle Tersanelerde taşeronlar tarafından çalıştırılan işçilerin ücretlerinin ana firma tarafından garanti edilmesini savunuyoruz. Nitekim taşeron işin sonunda ya ortadan kaybolmaktadır ya da asıl firmaya başvurulduğunda taşerona paranın ödendiği ancak taşeronun parayı harcadığını iddia etmektedirler.
Yine Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan incelemelerde de görülmüştür ki birçok iş¬yerinin vergi levhası bile bulunmamaktadır. İşçilerin kaldığı yerler insanlık dışı denebile¬cek durumda, küçük odalarda 5–6 kişi kalıyor ve banyo ve tuvaletler müşterek kullanılı¬yor.
İşçilere yeteri kadar iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmediği gibi verilen eğitimlerde genelde asker kökenli kişilerce 20–30 dakikalık çok yetersiz bir eğitimden ibaret olmakta¬dır. Aslında tersanelerdeki sorunlar ilgili herkesçe biliniyor ve bu sorunlar sadece eğitimle çözülemez. Nitekim eğitimli kişilerinde ölümlerine şahit olunmaktadır. Bu şahıslar cahil de değildir. Asıl sorun bir sistem ve program sorunudur. Tersane sahiplerinin kurduğu sistem ucubeden ibarettir. Nitekim işler taşerona verilmekte taşeronlar da götürü usulüyle bir alt taşerona vermektedir ve bu simsarlığa dönüşmüştür. Yani taşeronunun da altında taşeron çalışmaktadır.
Sırf maliyetlerden kaçınmak için yağmur altında açıkça tehlike arz eden elektrik kab¬lolarının değiştirilmesi teklif edildiğinde kablonun kaç lira olduğunu biliyor musunuz ce¬vabı verilmektedir. Kablo ise 15 YTL dır.
Tersanelerde çalışan işçilerin hiçbir kıymeti bulunmamaktadır. Bazı işçiler 36 saat bo¬yunca çalıştıklarını dahi söylemektedirler. Bu durumda kanunlar uygulama bulmadığı gibi kanun, taşeronun ve tersane sahibinin iki dudağı arasından çıkan kelimeler olmaktadır. Yine İş kanunu hangi işlerin taşerona verileceğini ve asıl işin taşerona yaptırılamayacağını açıkça düzenlemektedir. Ancak uygulamada gemi inşasının taşeronlarca yapıldığı yaygın bir durumdur.
Yine işçilerin uyarılara rağmen maske, eldiven vb. malzemeleri kullanmadıkları iddia edilmektedir. Bu iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Nitekim kaynak yapan bir işçinin kaynak yapılan alana 2–3 dakika dahi çıplak gözle bakması imkânı yoktur. İddiaların ak¬sine ya malzeme kullandırılmamakta veya verilen malzeme kalitesiz veya standartlara uygun olmayan cinsten olmaktadır.
İşçilerin sigortaları asgari ücret üzerinden yatırılmakta ve sürekli girdi çıktılar yapıl¬maktadır. Kazalar gerçekleştiğinde ise davaların çok uzun süreceği bu nedenle kan parası adı altında önerilen paranın kabulü telkin edilmekte ve mağdur ve çaresiz olan yakınları da kabul etmek zorunda kalmaktadır. Böylece aileler kan parasıyla susturulmaktadır.
Ayrıca GİSBİR doktorlara da etki etmekte ve işçiye verilmesi gereken izinler verilme¬mekte veya raporlar çarpıtılarak düzenlenmektedir.
En nihayetinde ise sendikamızın bu konuda verdiği mücadelede polis zoru ve kaba kuvvetle karşılaşılmıştır. Bununla da yetinilmemiş ve polis tarafından darp edildiğimiz ra¬porlarla sabit olmasına rağmen polise mukavemet, hakaret ve suça teşvik suçlamasıyla derneğimiz yöneticileri tutuklanmıştır. Bu da örgütlü mücadelenin elini kolunu bağlama isteğiyle açıklanabilir.

17 Mayıs’ta İş Kazası Sonucu Vefat Eden Deniz Kaşıkeman’ın Ailesi ile
Gö¬rüşme
Kaşıkeman’ın ailesinin evine gittik zili çaldığımızda alt kattan ailenin kiracısı olduğunu söyleyen bir kişi kapıyı açtı. Üst katta yaşadıklarını söyledi. Kapılarını çaldığımızda önce eşi sonra annesi ve babası pencereye çıkarak, görüşmek istemediklerini söylediler. Babası kendisinin de tersaneden emekli olduğunu, oğlunun ölümü ile ilgili davanın devam etti¬ğini, bilgi istiyorsak mahkemeden bilgi almamızı, oğlunun sigortalı çalıştığını ve kan parası aldıklarını söylemiştir.

6. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ile ULUSLAR ARASI SÖZLEŞMELER
AÇI¬SINDAN TUZLA

4857 sayılı İş Kanununun 77. maddesi ve devamı maddeler ile bu kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerde “İş Sağlığı ve Güvenliği” işverenin temel bir yükümlülüğü ola¬rak düzenlenmiştir. Nitekim 4857 sayılı kanunun 77. Maddesinde “ İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak… la yükümlüdürler.”denilmektedir.
İş kanununun devam eden madde ve bağlı düzenlemeleri incelendiğinde işverenin bu sorumluluğunun ‘kusursuz sorumluk’ prensibi uyarınca düzenlendiği görülmektedir. Nitekim İş Kanunun 77. maddesi devamında, işverene bu hususta üzerine düşen her türlü önlemi alma yükümlülüğü yüklendikten sonra “işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.” Denilmiştir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin, İşverenin Yükümlülükleri başlıklı 5. maddesi¬nin (a) bendi, işvereni işle ilgili her konuda işçilerin sağlık ve güvenliğini koru¬makla yü-kümlü kılındıktan sonra; (c) bendinde, işçilerin iş sağlığı ve güvenliği konusun¬daki yü-kümlülüklerinin, işverenin sorumluluğu ilkesini etkilemeyeceği hususu vurgulan¬mış; (b) bendinde ise, İşverenin iş sağlığı ve güvenliği konusunda işyeri dışındaki uzman kişi veya kuruluşlardan hizmet alması halinde dahi bu konudaki sorumluluğunun ortadan kalkma-yacağı açıkça belirtilmiştir.
Yasa ve Yönetmelik düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere işverenin bu husustaki so-rumluluğu ‘Kusursuz Sorumluluktur.’ Bu nedenle işverenin işçiye atfen herhangi bir mazeret öne sürmesi hiçbir şekilde söz konusu olamayacağı gibi yürürlükteki mevzuat karşısında da bir hüküm ifade etmeyecektir.
Konumuz özelinde hadiseye eğildiğimizde; Tersane sahiplerinin sıklıkla, işçilerin bütün uyarılara rağmen koruyucu ekipmanlarını kullanmadıkları yönündeki savunmalarında, haklılık payı aransa bile hem yasanın işverene yüklediği yükümlülüğü etkilememesi hem de alınan veya sağlanan önlemlerinin denetimini sağlamakla yükümlü birinci derece me¬suliyet sahibi olması hasebiyle işverenice yapılan bu savunmanın hiçbir kıymeti olmaya¬caktır.
Nitekim yasa:” İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması ge¬rekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar.” hükmü ile işvereni sadece İş sağlığı ve Gü¬venliği hususunda birinci safha olarak önlem alma veya ekipman sağlamakla sorumlu tutmamakta aynı zamanda bunun kontrolü ve buna ilişkin gerekli eğitimi de vermekle mesul tutmaktadır. Verilecek eğitimlerin işçinin anlayacağı dilde, yeterlilikte ve uygula¬malı olması zorunludur. Ancak konuyla ilgili yapılan görüşme, inceleme, beyanat ve hâsıl olan sonuçlardan anlaşılmaktadır ki işçilere yeteri kadar eğitim verilmemekte ve verilen eğitim de teorik kalmaktadır.
Ancak gerekli önlemlerin alınması, buna ilişkin eğitimlerin verilmesi, araç ve gereçle¬rin temin edilmesi ve bunlara uyulması durumunun takibi sorumluluğu işverenin üzerinde olsa da İşverenin tüm bu hususlara riayet edip etmediğini nihai kontrol yetkili mercilerce yapılmalıdır. Standartları ve düzenlemeleri yapan Bakanlığın denetim sorumluluğu da do¬ğal olarak olacaktır. Nitekim İş Kanunu’nun 79. maddesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca yapılacak teftişlerde: Bir işyerinin tesis ve tertiplerinde, çalışma yöntem ve şekillerinde, makine ve cihazlarında işçilerin yaşamı için tehlikeli olan bir husus tespit edi¬lirse, bu tehlike giderilinceye kadar işyerlerini iş sağlığı ve güvenliği bakımından denetle¬meye yetkili iki müfettiş, bir işçi ve bir işveren temsilcisi ile Bölge Müdüründen oluşan beş kişilik bir komisyon kararıyla, tehlikenin niteliğine göre iş tamamen veya kısmen durdu¬rulur veya işyeri kapatılır.” denilmektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılan; Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları hakkında Yönetmeliğin İşverenin yükümlülüklerini düzenleyen 4. maddesinde:
“İşverenler, işyerlerinde sağlıklı ve güvenli çalışma ortamının tesis edilmesi için ge¬rekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu amaçla, işverenler, çalışanları, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek, onların karşı karşıya bulundukları mesleki risk¬ler ve bunlarla ilgili alınması gerekli tedbirler konusunda işyerlerinde iş sağlığı ve güven¬liği eğitim programlarını hazırlamak, eğitimlerin düzenlenmesini, çalışanların bu prog¬ramlara katılmasını sağlamak ve verilecek eğitim için uygun yer, araç ve gereç temin et¬mekle yükümlüdürler.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulan işyerlerinde, alt işverene ait çalışanla¬rın eğitimlerinden, asıl işveren, alt işverenle birlikte sorumludur. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren, geçici iş ilişkisi ile çalışanlara gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür. İş¬verenler, çalışanlarına, iş sözleşmesinin türüne bakılmaksızın gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür.” demekle işverenin taşeron, geçici ve kadrolu işçi ayırımı gözetmeden ter¬saneleri veya işyerleri içerisinde herhangi bir sözleşme ile faaliyet yürüten işçilere eğitim vermek zorunda olduğu vurgulanmakta ve bu eğitimlerin de işçinin durumuna göre yeni, ilave ve ileri eğitim programları çerçevesinde yürütülmesi zorunluluğu bulunduğu belirtil¬miştir. Yine aynı yönetmeliğin Eğitim programının içeriği ve eğitimin dili başlıklı 13 ve 14. maddeleri gereğince eğitim programının, çalışanların kolayca anlayabileceği şekilde ve eğitime katılacakların ihtiyacı olan konuların seçilmesine özen gösterilmek suretiyle teorik ve pratik olarak verilmesi gerekmektedir.
Gerçekten belirlenen standartlarda bir eğitimin verilmesinden mesul işverenlerin, kendilerinin de itiraflarıyla sabit olmak üzere bu eğitimleri belirlenen standartlarda ver-mezken; işçilerin köylü, eğitim seviyesi düşük, dikkatsiz, kurallara riayet etmeyen ki¬şiler olmalarından yakınmaları ve kaza istatistiklerinde bunlara atıflarda bulunmak ve sa¬vunmaya geçmeleri geçerli bir mazeret teşkil etmeyeceği gibi onları yasal sorumluluktan da kurtarmamaktadır. Devletin bu konuda üzerine düşeni yapmaması sosyal devlet olgu¬suyla bağdaştırılamayacağı gibi tarafı olunan pek çok uluslar arası sözleşmeye de aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki:
Uluslararası Çalışma Örgütü(İLO) belgelerinden “ İş sağlığı ve Güvenliği ve Ça¬lışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşme”sinin 4. maddesinde:
“1-Her üye, ulusal koşullar ve uygulamaya göre ve en fazla temsil kabiliyetine sahip işçi ve işveren kuruluşlarına danışarak iş güvenliği, iş sağlığı ve çalışma ortamına ilişkin tutarlı bir ulusal politika geliştirecek, uygulayacak ve periyodik olarak gözden geçirecek¬tir.
2- Bu politikanın amacı, işle bağlantılı olan veya işin yürütümü sırasında ortaya çıkan kaza ve yaralanmaları, çalışma ortamında bulunan tehlike nedenlerini mümkün olduğu ölçüde asgariye indirerek önlemek olacaktır.”
Bu sözleşmeyi onaylayan Türkiye bu sözleşmede düzenlenen yükümlülükleri ulus¬lar arası bir yükümlülük olarak kabul etmiştir. Sözleşmenin 8. maddesinde:
“Her üye, yasa veya yönetmelik çıkarmak suretiyle veya ulusal şartlarına ve uygula¬masına uygun diğer bir yöntemle, ilgili işçi ve işverenlerin temsilcisi olan kuruluşlara da¬nışarak, Sözleşmenin 4 üncü maddesine etkinlik kazandırmak için gerekli önlemleri ala¬caktır.” denilmiştir.
9. maddede bunun teminatı olarak: “İş sağlığı ve güvenliği ve çalışma ortamına iliş¬kin ilgili mevzuatın uygulanması uygun ve yeterli bir denetim sistemi ile güvence altına alınacağı” ve ikinci fıkra da ise: “Yürütme sistemi, mevzuat ihlallerine karşı yeterli cezalar öngöreceği” kararlaştırılmaktadır.
Ulusal mevzuat açısından konu değerlendirildiğinde Türkiye’deki İş Sağlığı ve Güven¬liğine ilişkin mevzuat hükümlerinin yeterli olduğu, ancak mevzuatın uygun ve yeterli bir denetimle güvence altına alması ve eksikliklerin yaptırıma bağlanması hususunda yetersiz kalındığı görünmektedir.
Sözleşme yükümlülükleri bağlamında değinilecek ikinci bir husus da mesleki eğitim meselesidir. Nitekim Tuzla tersanelerinde çalışan işçilerle yapılan görüşmelerde iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin belli bir ücret karşılığında verildiği işçilerce beyan edilmiştir. Tarafı olunan İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Söz¬leşme”sinin 21 maddesinde ise: İş güvenliği ve sağlığına ilişkin önlemler işçilere herhangi bir mali yük getirmeyecektir” hükmüne yer vermektedir. Söz konusu uygulama Tür¬kiye’nin sözleşmesel yükümlülüklerine aykırı olmasının yanı sıra iç mevzuat hükümlerine de aykırıdır. Nitekim iç mevzuatımızda da iş sağlığı ve güvenliği eğitimi işveren sorumlu¬luğunda bir yükümlülüktür. Bu nedenle bu uygulamanın tespitine gidilerek varsa sonlan¬dırılması gerekmektedir.

Konunun Bütüncül Olarak Hak ihlalleri Açısından Değerlendirilmesi
18/10/1961 tarihinde Torino'da imzalanan, 16/6/1989 tarihli ve 3581 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan "Avrupa Sosyal Şartı"nın onaylanması; Dışişleri Bakanlığı'¬nın 21/7/1989 tarihli ve AV-KON/KGSİ/1914–3546 sayılı yazısı üzerine, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunla 3. ve 5. maddelerine göre, Bakanlar Kurulu'nca 7/8/1989 tarihinde kararlaştırılmıştır. Bu sözleşmede bir dizi hak tanımlanmakta ve taraf devletlere bu hak¬ların tesisi noktasında yükümlülükler yüklenmektedir. Rapor içeriğinde temel olarak yer alan “yaşam hakkının ihlal ediliyor olması gerçeği” yanında, Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi açısından konu değerlendirildiğinde temel olarak aşağıdaki hakların ihlali söz konusu olacaktır:

a. Güvenli ve Sağlıklı Çalışma Koşulları Hakkı
Sözleşme ile taraf devletler, güvenlik ve sağlık alanında yasal düzenlemeler yapmayı; gözetim önlemleriyle bu düzenlemelerin uygulanmasını sağlamayı; gerektiğinde, iş gü¬venliği ve sağlığını geliştirmeyi amaçlayan önlemler konusunda çalıştıranların ve çalışan¬ların örgütlerine danışmayı taahhüt etmektedirler. Türkiye, İş Sağlığı ve Güvenliği ve bu-nu işletilmesi hususunda yeterli mevzuat alt yapısına sahiptir. Ancak Tuzla’ da yaşanan olaylara ilişkin veriler, istatistikler ve mağdur beyanlarından anlaşıldığı kadarıyla mevzu¬atın işletimi konusunda yetkili merciler yeterli denetim faaliyetlerini yürütmemekte ve uygulatılması hususunda ihmaller yaşanmaktadır. Güvenli ve sağlıklı koşulların oluşturul¬masını denetim ve yaptırım mekanizması ile sağlayacak olan devlet, bu yükümlülüğünü yeteri kadar yerine getirmemiş olmakla bu hakkı ihlal etmiştir.

b. Örgütlenme Hakkı
Sözleşmenin 5. maddesinde, taraf devletler, çalışanların ve çalıştıranların ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak için yerel, ulusal ve uluslararası örgütler kurma veya bu örgütlere üye olma özgürlüğünü sağlamak veya geliştirmek amacıyla ulusal mevzuatın bu özgürlüğü zedelemesini veya zedeleyici biçimde uygulanmasını önlemeyi taahhüt eder¬ler.”demektedir.
İç hukukta taşeron müessesesi iş kanununda düzenleme altına alınmıştır. Ancak bu düzenlemenin ülkemizde sendikacılığın ve toplu iş sözleşmesinin önündeki en büyük en¬gel haline geldiği herkesin malumudur. Nitekim İş Kanunu alt işverenin asıl işi yapa¬mayacağını açıkça hükme bağlamış olmasına rağmen Tuzla özelinde gemi inşa¬sının taşeronlara verildiği bilinen bir gerçektir. Türkiye’de yaygın bir şekilde işin bölünerek taşeronlara verilmesi ve böylece sendikanın işyerlerinden uzaklaştırılması uy¬gulamaları devletçe de bilinmekte ancak siyasi veya ekonomik nedenlerle buna göz yu¬mulmaktadır. İşçilerin toplu hareket etmesini engelleyen bu durum örgütlenme hakkının ihlalidir.

c. Mesleki Eğitim Hakkı
Sözleşme, akit tarafları mesleki eğitim hakkının etkin biçimde kullanılmasını sağlamak üzere bir dizi önlemler alma, çalışmalar yürütme, mali destek sağlama ve bunların etkin ve yeterli bir şekilde sağlanması için önlemler almakla sorumlu tutmaktadır. Ancak Tuzla Tersaneleri’nde gerçekleşen birçok iş kazasının, çalışan işçilere ya hiç eğitim verilmeden ya da formalite veya teoride kalan eğitimler verilerek çalıştırılmalarından kaynaklandığı görülmektedir. Mesleki eğitimin verilmesi usulü ve uygulaması hususunda mevzuat çalış¬masının yanında, etkin denetimlerle bunun sağlanması ve ayrıca bu eğitimin karşılıksız ve pratik yönü ağır basacak şekilde verilmesi bu hakkın ihlal edilmemesi açısından önemlidir.

d. Sağlığın Korunması Hakkı
Tuzla Tersaneleri başından beri işçi ölümleriyle gündeme oturmuş ve böyle devam etmektedir. Ancak bölgede yapılan inceleme ve görüşmelerde bir husussun gözden kaçı¬rıldığı fark edilmiştir. O da ölümle neticelenmeyen ancak sağlığın kaybıyla neticelenen çalışma koşullarıdır. Nitekim her gün birçok kazanın meydana geldiği birçok insanın çeşitli şekillerde sakat kaldığı, yine ekipman eksikliği nedeniyle birçok işçide ciddi hastalıkların oluşabileceği görülmüştür. Bu hususun göz ardı ediliyor olması ve gerekli önlemlerin alınmaması da bu hakkın ihlali anlamına gelecektir.

7. DEĞERLENDİRME
Tuzla Tersanelerinde kurulduğu günden bu yana ölümlü iş kazaları olmasına rağmen son yıllarda bu ölüm vakaları ciddi boyutlara ulaşmıştır. Özellikle 2007 Ekim ayından bu yana meydana gelen ölümler kamuoyunda ciddi yankı uyandırmıştır. Bu ölüm sebepleri¬nin iyi araştırılarak acilen çözüm önerilerinin ortaya konulması gerekmektedir.
Ölüm sebeplerinin başında, Devletin yetkili organlarının, tersanecilerin ve bu konu ile ilgili herkesin kabul ettiği, fiziki olarak dar bir alanda kapasitesinin üzerinde bir çalışmanın yürütülüyor olması gelmektedir. Özellikle son yıllarda ülkemizde gemi inşa sanayisinde meydana gelen iş hacmi artışına paralel olarak bu sektöre olan talebin art¬ması hem yeni tersanelerin kurulması hem de mevcut tersanelerin fiziki kapasitelerinin üzerinde iş alması sonucunu doğurmuştur. Ayrıca yine iş hacmi artışı nedeniyle fazla me¬sai ya da ağır ve tehlikeli işler tüzüğünde öngörülen çalışma saatlerine uyulmaması, nite¬liği gereği büyük dikkat isteyen işlerde, yoğunlaşma ve dikkat eksikliği nedeniyle iş ka¬zalarını kaçınılmaz bir hale getirmiştir. Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporunda bu husus açık bir şekilde vurgulanmasına rağmen şu an Tuzla Tersaneler Bölgesine 15 yeni tersanenin kurulması yönünde çalışmaların olduğu yönündeki haberler işin ciddiyetinin halen kavranamadığı şüphelerini de beraberinde getirmektedir.
Başka bir sorun da; bu iş yoğunluğunun beraberinde getirdiği alt-işverenlik (taşe¬ronluk) sistemidir. Türkiye’de hemen her alanda taşeronlarla çalışılıyor olmasına rağ¬men, tersaneler bölgesindeki kötü işleyen taşeronluk sistemi (taşeronun taşeronu olması, asıl işlerin taşeronlara yaptırılması gibi) iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin uygulanmasını ve denetimini imkânsız hale getirmiştir.
Tersane sahiplerinin bir kısmının, işletmelerinin teknik donanımıyla ilgili dünya stan¬dartları hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması ya da bilgi sahibi olmaları durumunda bile konu ile ilgili yeterli yatırımı yapmaması, iş güvenliği ve eğitim konusunda da yatırımlarını sınırlamaları ölüm olaylarının artmasına neden olmuştur.
Tersane işçilerinin bir kısmının; eğitimsizlik, tecrübesizlik ve bazen de kendine aşırı güveni sonucunda, iş güvenliği ekipmanlarını kullanma konusunda ihmalkâr davrandıkları ve sırf bu nedenle bile ölümlü iş kazalarının meydana geldiği tersane ziyaretlerimiz sıra¬sında birebir yaşadığımız bir olay üzerine de vaki bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmakta¬dır.
Bazı tersanecilerin, taşeronların ve tersane işçilerinin daha fazla para ka¬zanma hırsı ile yasal düzenlemelerde öngörülen çalışma saatlerine ve kurallarına gönüllü olarak uy-mamaları da söz konusu olmaktadır.
Denetim yetkisine sahip kişi ve kurumların da denetim noktasında yeterli, etkili ve caydırıcı bir şekilde görevlerini yerine getirmedikleri, bununla beraber tersane¬lerdeki ölümlerin altında dış mihrakların etkisi olabileceği yönünde iddiaları dillendirdikleri de gözden kaçırılmamalıdır.
Bütün bu veri ve olayların ortaya çıkardığı sonuç; “kutsal olan yaşam hakkının” ne işveren tarafı ne de yetkili devlet kurumlarınca yeterince önemsenmediğidir.
Bu nedenlerle devletin, iş sağlığı ve güvenliği yönünden ciddi tedbirler alması ve buna uymayan tersaneleri bir daha açılmamak üzere kapatması gerekmektedir. Sırf denetim yapmış olmak için yapılan denetimler ve bu denetimler neticesinde verilen komik miktar¬lardaki cezalar bu konuya ilişkin kalıcı ve gerçekçi bir çözüm üretememektedir.

8. ÖNERİLER

Bu çalışmada vardığımız en önemli sonuç, iş kazalarının önlenebilir nitelikte ol¬duğudur. Bunun için de mevzuat, güvenlik önlemleri ve eğitim çalışmalarının öncelikli mesele haline getirilmesi gerekmektedir. Faturayı sadece işçilerin bilinçsizliğine ve üşengeçliğine kesmek veya dış mihrakların provokasyonuna bağlamak mesele¬nin ciddiyetini anlamamakla eşdeğerdir. Kaldı ki böyle olsa bile bu durum işverenin ve devletin sorumlu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu noktada MAZLUMDER olarak önerilerimizi aşağıdaki şekilde dile getirme gereği duyuyoruz:
Riskli işler asıl işveren tarafından görülmeli, esasa ilişkin işlerin taşerona verileme-ye¬ceğine dair mevzuat hükümleri hayata geçirilmeli
Taşeronluk sisteminin en kısa zamanda gözden geçirilerek doğru şekilde uygulan-ma¬sının sağlanması ve gerekli yasal düzenlemelerin kısa zamanda yapılması
Kazaların önlenmesin için, Dünya standartlarında tersane araç gereci ve iş güven¬liği ekipmanları kullanılmalı
Elektrikten kaynaklanan kazaların önlenebilmesi için elektrikli ortamların yalıtımı ve güvenliği sağlanmalı
Ağır maddelerin taşınmasında standartlara uyulmalı ve vinçle taşınması gereken mal¬zemelerin başka kaldırma araçlarıyla kaldırılmasının önüne geçilmeli
Yüksekten düşme sonucu ölüm ve yaralanmalara engel olan ağ sisteminin tersa-ne¬lerde kullanılmalı
Devlet, yeni tersane açılmasına müsaade etmek yerine buradaki tersaneleri başka alanlara kaydırmak noktasında çözüm üretmeli ve buraları insan hayatını öncele-yen bir yapıya kavuşturmalı
İşçilerin düzenli ve periyodik eğitim alması ve bu eğitimlerin pratik ağırlıklı olması sağlanmalı
Olası yangınların yayılmadan önlenebilmesi için tersanelerin tamamında eğitimli iş güvenliği personelinin bulunması
İşyerleri ile ilgili standartların ilgili Bakanlık tarafından belirlenmesi ve uygulamala¬rın etkili ve ciddi bir biçimde denetlenmesi
Gemi sektöründeki iş hacminin yükselmesinden dolayı mesleki alanda eğitime ihti-yaç duyulmaktadır, bunun içinde meslek liselerinin göz önünde bulundurulması ve bu sektör için insan yetiştirmesi gerekmektedir
Doktor, ambulans ve itfaiye hizmetleri eksiksiz sağlanmalı ve acil durumlar için ha¬zırda bekletilmeli, İşçilerin sağlık kontrolü düzenli ve periyodik olarak yapılmalı

9. SONUÇ

MAZLUMDER İstanbul Şubesi tarafından görevlendirilen heyetimiz, TUZLA TERSA¬NELER BÖLGESİ GÖZLEM VE DEĞERLENDİRME RAPORU’nu hazırlarken, Tuzla Ter¬sanelerinin fotoğrafını çekmekle başladı bu çalışmaya. Bu fotoğrafı çekerken Tuzla’da ko¬nuyla ilgili olan her kişi ve kurumla görüşmeye çalıştık. Bunun dışında basında çıkan ha¬berleri objektif bir gözle değerlendirmeye çalıştık.
Yaptığımız gözlemler neticesine Tuzla’da kazaların önlenebilir nitelikte olduğunu gör¬dük ve bu değerlendirmemizi de raporda açıkça belirttik.
Tespit edilen hak ihlallerini kamuoyuna sunmak ve gerekli önlemlerin alınması için il-gili mercileri harekete geçirmek amacıyla yaptığımız bu çalışma ile MAZLUMDER İstan-bul Şubesi olarak bütün yetkilileri göreve çağırıyor ve kazaların takipçisi olacağımızı ilan ediyoruz.
YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2008-06-10
Şube ve Temsilcilerimiz
istanbul
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER İSTANBUL ŞUBESİ
Adres: Molla Gürani Mh. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk. No: 5 Kat: 4 Fatih / İSTANBUL (Aksaray Metro Durağı B Kapısı Karşısı)
E-posta: mazlumder[a]gmail.com | Telefon: +90 (212) 526 2440 | Faks: +90 (212) 526 2438

Ziyaretçi Sayımız : 4004280